Selamlaşmak, birinin işini görmek, derdini dinlemek bir dosta zaman ayırıp yanında bulunmak artık çok büyük lüksler...
jisang ile selamlasmaniz cok garipti. tabii ona selamlasmak denirse. "ne isin var burada, salak?" "laflarina dikkat et, it!"
Reklam
Selâm; Gönle atılan kement.
Eski Istanbul'un eski insanının bahâ biçilmez bir husûsiyeti de, yolu üstünde rast geldiği bir yabancıyı, bir dost bir aşinâ kabul ettiren selâmlaşmak âdeti idi. O kimse, kan ve din birliğinin insanlık duygusuna kattığı hasbî bir muhabbet ve âşinâlık ile, karşıdan gelen, yanından geçen rastgele bir sîmâya cömert bir yakınlıkla bakar ve "selâmün aleyküm" derdi. Mîmârîsi ne basit, esâsı ve örgüsü ne sağlam bir köprü... Topun da tüfengin de yıkıp sarsamayacağı, gönülden gönüle atılan bir kement...
Sayfa 151 - Kubbealtı Neşriyâtı No: 107 10.Baskı Ocak.Kitabı okudu
Günlükten, bazı şeylere karşı zaman zaman duyduğu arzunun tümüyle keyfi olduğunu -örneğin selamlaşmak gibi- ve hiçbir durumda fazlasını kabul etmeyeceğini, çünkü söz konusu kişide en güzelin o olduğunu da öğreniyoruz.
İşkencecisine, öldürmediği için hayranlık duymaya başlamak. Hatta bir gün bir yerde denk gelirse gayriihtiyari selamlaşmak.
Her gün görüp de selamlaşmadığın biriyle, her gün gördüğün yerin dışında karşılaştığında selamlaşmak.
Reklam
234 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.