"(Rasûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” "Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.” •Abdurrahman b. Zeyd'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "(Rasûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir" âyeti nâzil olunca, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem "Ey Rabbim ya gazabı (öfkeyi) ne yapacağız?" dedi. Ardından şu âyet nazil oldu: "Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın.Çünkü O, işitendir, bilendir. " (Taberanî)
Sayfa 289 - A’râf,199-200 2.ciltKitabı okudu
“İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir."
122. "Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu? işte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir." •Zeyd b. Eslem'in, "Ölü iken dirilttiğimiz...”âyeti hakkında şöyle dediği rivayet edimiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle etti: ‘Allah’ım! Ebu Cahil b. Hisâm veya Ömer b. el-Hatab ile islam’ı güçlendir.’ Her ikisi de sapıklıkta ölmüş gibiydi. Derken Allah Teala, Ömer'i islâm ile diritti, ona şeref verdi. Ebû Cehil, sapıklıkta ve ölülükte kalmakta ısrar etti.Her ikisi hakkinda bu âyet nâzil oldu." (İbn Ebî Hâtim) • Dahhâk'ın, "Ölü iken diriltiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse..." âyeti hakkında şöyle dediği rivayet edilmiştir: Âyette bahsedilen Ömer b. el-Hattab’dır. '... karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu? ise kafirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir' âyetinde kastedilen ise Ebû Cehil'dir." (Taberî)
En’am,122 2.ciltKitabı okudu
Reklam
Allah sınırını aşanları sevmez(2)
Ebû Malik’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bu âyet, helal yiyeceklerden birçoğunu ve kadınları kendilerine haram kılmış olan Osman b. Maz'ûn ve arkadaşları hakkında nâzil olmuştur. Onlardan bazıları,erkeklik organlarını kesmeyi düşünmüşlerdi. Bunun üzerine Allah Teâla; “Ey İman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram kılmayın ve sınır aşmayın. Allah sınırını aşanları sevmez" (Ebu davud)
Sayfa 199 - Maide,87 2.ciltKitabı okudu
“Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir."
Abdullah b. Amr'm şöyle dediği rivayet edilmişti: "Bir kadın, Rasûlullah sallallah aleyhi ve sellem zamanında hırsızlık yaptı. Eşyaları çalınan kimseler, kadın yakalayıp getirdiler ve 'Ey Allah'n Rasûlü! Bu kadın bizim eşyalarımızı aldı dediler. Kadının kavmi 'Biz, onun yerine fidye veriz' dediler. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'Onun elini kesin!' buyurdu. Kadının kavmi 'Biz, ona fidye olarak beş yüz dinar veriyoruz' dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tekrar 'Onun elini kesin!' buyurdu. Ardından kadının sağ eli kesildi. Kadin 'Ey Allah'ın Rasûlü! Benim için tevbe imkân yok mu?' diye sordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'Elbette var. Bugün sen, annenden doğduğun günkü gibi günahsizsin' buyurdu. Yüce Allah, Mâide sûresinde şu âyeti indirdi: Kim (bu) haksız davranışından sonra tevbe eder ve durumunu düzeltirse süphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Ahmed B. Hanbel)
Sayfa 148 - Maide,39.ayetKitabı okudu
Sofilerin dediğini aktarmış;
Atâ b.Ebî Rabah’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Medine’de peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’e, “İlâhınız tek bir Allah’tır.O’ndan başka ilâh yoktur. O, rahmandır,rahimdir' ayeti indi. Mekke’deki Kureyş kafirleri‘İnsanlara,tek bir ilah nasıl yetebilir?" diye sordular. Bunun üzerine Allah Teâla, 'Şüphesiz! Göklerin yerin yaratılışında,geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde,insanlara yarar sağlayacak şeylerde,denizde seyreden gemilerde, gökyüzünden indirilip ölmüş toprağı dirilten yağmurda,yeryüzünde yayılan her çeşit canlıda, rüzgârların bulutları evirip çevirmesinde, elbette düşünen topluluklar için deliller vardır.” âyetini indirdi." (Taberi)
Sayfa 116 - 1.ciltKitabı okudu
* Abdullah b. Abbâs'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Cahiliye döneminde şeytanlar,geceleri Safa ile Merve arasında toplanır,oyun oynarlardı. Safa ile Merve arasında putlar da olurdu. İslam gelip hâkim olunca,Müslümanlar 'Ey Allah'ın Resûlü! Safa ile Merve arasında tavaf etmeyiz. Şüphesiz o, cahiliye döneminde yaptığımız bir şirkti' dediler. Bunun üzerine Allah Tealâ”Onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur' âyetini indirdi." (Taberi)
Sayfa 112 - 1.ciltKitabı okudu
Reklam
Kibrin Tehlikesi
Selin, yüksek yere düşman olduğu gibi, İlim de kibirliye düşmandır...
Mütevazi olmak isteyene üstünlük vardır. Kibirlenmek isteyene de alçaklık vardır...
* Nüzûl Sebeplerini Öğrenmenin Faydaları;
1.Hükmün emredilmesine neden olan hikmet yönünü öğrenme. 2.Önemli olanın sebebin hususiyeti görüşünde olan kimseye göre hükmün tahsisi. 3.Bazen lafız kapsayıcı (âmm) ve delil özel (hususî) olabilir. Neden bilindiğinde,tahsis,bilinen şeklin dışında sınırlandırılabilir. Nüzûl sebebi kat'îdir,bu nüzûl sebebinin içtihatla mefhumdan çıkarılması yasaktır. 1.Manayı anlama ve kapalılığı giderme. 2.Sınırlandırma düşüncesinin giderilmesi. 3.Ayetin hakkında indiği kimsenin adını öğrenme,âyetteki kapalılığı giderme. 7.Vahyi belirleme,ezberi ve anlamı kolaylaştırma. Nüzûl sebebini bildiğinde,âyeti işiten kimsenin zihninde hükmü vurgulama. *Hükmün konulmasına neden olan hikmet yönünü öğrenme konusundaki örnekler: Bunda,mü'min olan ve mü' min olmayan kimse için birtakım faydalar vardır: Mü’min için;Allah'ın koyduğu hükümdeki hikmeti bildiğinde iman ve basireti artar bu da onu hikmete daha çok bağlanmaya sevk eder. Mü'min olmayan kimse de dinin maslahatı gözetmek,faydayı elde etmek ve zararı gidermek üzere geldiğini öğrenir. Bu da o kimseyi,eğer insaf sahibi biri ise Müslüman olmaya sevk eder.
Sayfa 29 - 1.ciltKitabı okudu
Reklam
Şeyhülislam İbni Teymiyye şöyle demiştir: “Nüzûl sebeplerini bilmek, âyeti anlamaya yardım eder. Kuşkusuz nedeni bilmek, olaya neden olan şeyi bilmeyi de sağlar.”
Sayfa 27 - 1.ciltKitabı okudu
Esbâb-i Nüzûlü Bilmenin Olumlu Tarafları;
Esbab-ı nüzûlün Kur’an’ın anlaşılmadığına pek çok faydası vardır. Bunları maddeler hâlinde şu şekilde gösterebiliriz: a. Bu ilim sayesinde,Kur'an’da zikredilen şeylerin hikmetini anlayabiliriz. Bu,mü'minin imanını kuvvetlendirdiği gibi münkirin doğruyu bulmasına da vesile olabilir. b.Bir hükmün yasalaşmasını sağlayan hikmeti açıklar. Ayrıca dinin,toplumun yararına olan umumî maslahatları gözettiği bilinir. c.Sebeb-i nüzûlü bilmek,âyeti işiten kimsenin âyeti daha kolay anlamasına ve ezberlemesine yardımcı olur. d.Ayetler ve sûreler arasında münasebet kurmaya yardımcı olur. e.Sebeb-i nüzûlü bilmek,Kur'ân âyetlerini anlaşılması ve bazı âyetlerin tefsirinde karşılaşılan ve sebeb-i nüzîl bilinmeden çözülemeyen problemlerin giderilmesini sağlayan en etkili yoldur.
Sayfa 21 - 1.ciltKitabı okudu
Ancak onlar bu ifadeleri ile âyetin hükmünün yalnızca bu olaya veya şahıslara münhasır olduğunu söylememişlerdir. Her ne kadar bir sebebe bağlı olarak inen umumi lafızlı âyetlerin sebeplerine has olup olmadığı tartışma konusu ise de hiç kimse Kitap ve sünnetin umumî lafızların,şahıslara özel olduğunu iddia etmemiştir.
Sayfa 16 - 1.ciltKitabı okudu
Çok soru sormak;
Hz. Peygamber'e sorulan bir soru üzerine âyet veya âyetlerin indirilmesidir. "Gücü yetenlerin Kâbe'yi haccetmesi,Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır"(Ali imran,97) âyeti nâzil olunca sahâbîler, 'Ey Allah'ın Rasûlü! Her yıl mı hac yapacağız?'diye sordular. Hz.Peygamber cevap vermedi. Sahâbîler tekrar tekrar sorunca Hz. Peygamber 'Hayır' dedi ve buyurdu ki: ‘Eğer evet deseydim size her yıl hac yapmak farz kılınırdı.' Bunun üzerine, ‘Ey iman edenler. Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın'"(Maide,101) âyeti nâzil oldu." (Tirmizi)
Sayfa 9 - 1.ciltKitabı okudu
Kur’ân’ı anlamada esbâb-ı nüzûlün rolü;
Sonraki dönemlerde gerek dilde meydana gelen bazı gelişmeler,gerek değişen sosyal şartlar ve gerekse de itikadi ve fıkhî mezheplerin Kur'ân'ı farklı şekillerde yorumlamalar nedeniyle Kur'ân anlaşılma sorunuyla karşı karşıya geldi. Bu nedenle islâm îlimleri Kur'ân'ı daha iyi anlayabilmek için çeşitli ilmî disiplinler geliştirdiler. Bu ilmi disiplinlerin tam olarak ilk defa ne zaman ortaya çıktığı tespit etmek güç olsa da on beşinci yüzyıla gelindiğinde bu ilimlerin sayısının bir hayli arttığı bir hakikattir. Bu bağlamda Suyûti (ö. 911/1505) Kur'ân'ı gereğince anlayabilmek ve tefsir edebilmek için şu ilimleri bilmenin zorunlu olduğunu söyler: Lugat ilmi, Kıraat ilmi,sarf ve nahiv ilmi, fıkıh usulü ilmi, sebeb-i nüzûl ve kıssalar, nâsih ve mensûh ilmi, fıkıh ilmi, mücmel ve müphem âyetleri açıklayan hadisler ve ilm-i mevhihe. İşte Kur'ân'ı anlamada zorunlu olan bu ilimlerden biri de sebeb-i nüzûl ilmidir.
Sayfa 7 - 1.ciltKitabı okudu
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.