SelKo

SelKo
@selko
''Büyük yürüyüşler okumakla başlar.''
Acaba insanların bedence ayrılmalari manen ayrılmalarindan niçin daha güçtür? Ve niçin ayrilabilmek cesaretini gösterdiğimiz halde bunu söylemek cesaretini gosteremeyiz?
Sayfa 112
Reklam
Zira vicdan,pek çokları için eğilip bükülebilen elastiki bir maddeden yapılmıştır.Yani uzayıp kisalabilir ve hadiselerin türlüsüne uyabilir.
Sayfa 53
Eğer iki insan ---an---ı paylaşıyorsa ya da aralarındaki bir duyguyu paylaşıyorsa,eğer ikisi de aynı şeyi hissediyorsa,o zaman hayatta oldukları sürece aralarındaki bu değerli duyguyu yeniden yaşamalarının nasıl.mümkün olabileceğini görebiliyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayat, soğuk kayıtsız, herkesin maskelerini çeker alır zamanla; maskeleri de hani çoktur herkesin. Fakat bazıları hep aynı maskeyi kullanırlar, ister istemez kirlenir, yıpranır bu maske. Tutumlu kimselerdir bunlar. Bir kısmı evlatlarına saklarlar maskelerini; bir kısmı da vardır ki boyuna maske değiştirirler, ama yaşlandıklarında görürler ki bir sonuncu maske kalmış ellerinde, ve bu da pek çabuk eskir, o zaman maskenin gerisinden gerçek yüzleri çıkar ortaya.
Reklam
Binlerce yıl önce aynı sözler konuşuldu, aynı çiftleşmeler oldu, aynı çocukluk acıları yaşandı. Acaba bir baştan bir başa hayat, gülünç bir kıssa, inanılmaz ve ahmakça bir masal değil midir? Acaba ben kendi masalımı yazmıyor muyum? Fakat masal, her anlatanın, miras aldığı ruh durumunun sınırları içinde, tasarlayıp da eremediği dilekler için bir çözüm, bir kaçış yolu ancak.
Edebiyatı, insanın' düşünce ve ideallerinin tapınağı olarak görmeye başladım, kötüsünden iyisine, tarihçisinden büyük düşünürüne, sadece zihinleriyle yazanlardan kalbini ve ruhunu kullanarak yazanlara kadar çeşitli zihinlerden oluşmuş bir tapınaktı.
Yazmak ölümsüz olabilir ama sesin yaptığı gibi iki insan arasındaki boşluğu doldurmada bir köprü oluşturamaz ve keşke dünyadaki en iyi kitabı yazmak yerine bir arkadaşımla bir sıkı bir tartışma veya bir kızla birkaç dakikalık sohbet yapabilsem.
Konuşmak benim çabalarım arasında, insanlarla sıradan ilişkiler kurmamda, her zaman en büyük engel olmuştur. Bana en acı veren engelim olmuştur; çünkü konuşma olmaksızın insan kaybolmuş gibidir, milyonlarca şey söylemek yerine bir kelime bile edemez.
Hayatında ilk kez, bir şeyi gizli tutmak istiyorsan onu kendinden de gizlemen gerektiğini anlıyordu. Gizlediğin şeyin orada olduğunu bilmeli, ama gerekmedikçe adını koymamalı, belirli bir biçime bürünüp bilincine yansımasına asla izin vermemeliydin.
Reklam
Piramidin tepesinde Büyük Birader oturmaktadır. Büyük Birader yanılmaz ve her şeye kadirdir. Tüm başarılar, tüm kazanımlar, tüm zaferler, tüm bilimsel buluşlar, tüm bilgiler, tüm bilgelikler, tüm mutluluklar ve tüm erdemler doğrudan onun önderliğinden doğar ve ondan esinlenir. Büyük Birader'i bugüne kadar gören olmamıştır. O, duvarlardaki posterlerde bir yüz, tele-ekranlarda bir sestir. Onun asla ölmeyeceğinden kesinlikle emin olabiliriz, ne zaman doğduğu ise belirsizdir.
Elde etmek için “kaşındığım”, sonunda hak ettiğim hüzün, yenilgi ve ezilmiş, aşağılanmış olma duygusu beni, öğrenilmesi gereken bütün kurallardan, çözülmesi gereken matematik problemlerinden, Karlofça Anlaşması’nın ezberlenmesi gereken maddelerinden ve hayatın zorunluluklarından kurtarır, her şeye boş verebilirdim.
Bir şehri yapan şeyin onun dış görünüşü kadar ev içlerinin ve iç mekânların manzarası olduğunu, yabancı gezginler, en çok İstanbul’da unutmak zorunda kalırlar
Birisinden nefret etmeye başlarken geçirilen ilk evrelerden biri de sanırım o kişiyle aranızda konuşacak birşeyler kalmamasıdır.
"Gerçek aşkın ne olduğunu söyleyeyim sana. Körü körüne bağlanmak, kayıtsız şartsız kendini vermek, yerlerde sürünmek, her şeye, herkese rağmen inanmak, güvenmek, karşındaki zalime bütün kalbini, bütün varlığını vermektir. Ben böyle sevdim işte!
Resim