Keza Kösedağ yenilgisinden sonra Moğollar Kayseri'yi muhasara ettikleri zaman Cavlaki dervişler şehrin surlarından gedik açmaya çalışıyorlar ve mancınıkları kullanıyorlardı. Bu savaş sonunda Moğollar şehre girmeyi başardılar. Şehri ateşe verdiler. Moğollara karşı şehri savunan Ahi Teşkilatı üyeleri ve Bacı Teşkilatı'nın üyeleri olan genç kızlardan on binlerce insanı katlettiler veya esir alıp götürdüler. Tabii Moğollar bu dehşet verici katliamı yaparlarken, Moğollarla birlikte şehri döven ve surlarda gedik açmaya çalışan Cavlakiler, onları seyretmiyorlardı. Hiç şüphesiz onlar da Moğollarla birlikte bu katliamı gerçekleştirmişlerdir.
Kayseri'de cereyan eden bu olay sırasında bir Kalenderi şeyhi olay, Şems-i Tebrizi de buradaydı ve müridleri ile birlikte Moğolların yanında bulunuyordu. Çünkü o Konya'ya gelmeden önce Kayseri'de bulunuyordu.
Polisiye denmez aslında bence daha mistik bir eser. Nevzat ekibinden de bahsetmeden geçilmemiş güzel detay olmuş. Bu sefer konu Şems-i tebrizi ve Mevlana seçilmiş çok da iyi olmuş ancak hayal, rüya, kabus şeklinde olması biraz saçma geldi bana açıkçası. Cinayet kısmına gelirsek de nedense ilgimi çekmedi. Kitap boyunca o yüzüğün neden kanadığını daha çok merak ettim mesela... Belki de mistik olaylar polisiye kısmını bastırdığı için böyledir. Bilgi açısından güzeldi. İyi okumalar..
Mevlana Celaleddin Rumi ve Şems Tebrizi'yi konu alan kitap manevi yönümüze hiç kuşkusuz artılar katıyor. Kitabın içeriği gerçekten enteresan. Kitap biter bitmez ilk aklıma gelen Konya'ya hemen bir bilet almak oldu. Özellikle Mevlana ve Şems'in o buluşma sahnesi tüyleri diken diken ediyor.
Her satırını alıntı olarak eklemek istediğim kitap.. Artık bir yerde dur dedim kendime çünkü alıntı koymaktan kitabı bitiremeyecektim..
Şems kimdir? Mevlana Şems için nedir? Başka kitapların hayali aktarımlarından değil bizzat Şemsin ağzından Mevlana ile karşılaşması nasıl olmuştur?
Bu Dünya Nedir? Ahiret nedir? Bu dünya etrafı yangın yeri bir
“Ey Şems-i Tebrizi, kapıya gel hele...”
Türbenin girişinde ince sakallı, aydınlık yüzlü genç bir adam karşıladı beni. Kibar bir tavırla ayakkabılarımı çıkartmamı, başımı örtmemi rica etti. Eğer başörtüm yoksa kendileri verebilirmiş. Boynumdaki duman rengi uzun fuları çözerken, “Var,” diyerek, teşekkür ettim. Başımı örttükten sonra,
Kitabı lise yıllarımda okudum, edebiyat hocamın önerisiydi. Polisiye kitabı. Kalemi başarılıydı. Uzun bir yolculukta okumuştum, çabuk bitmesi üzücüydü. Sürükleyici bir kitap olduğunu hatırlıyorum. Şems Tebrizi ve Mevlana'nın ilahi aşkı bulmasını, Mevlana'yı Mevlana yapanın Şems Tebrizi olduğunu anlatıyor. Karen Kimya'yla saklı kalmış bir hikayenin ortaya çıkışını okuuyoruz.
Kitabı liseye giden kuzenime önermiştim. Beğenerek okumuş, ardından Ahmet Ümit'in diğer kitaplarını da hız kesmeden alıp okumuş. Sizin de beğeneceğinizi düşünüyorum.
Babasının en hararetli şakirdlerinden Bürhaneddîn Muhakkik Termezî, Celâleddîn'in tâlim ve terbiyesini deruhde etmiş ve Gazâlî'nin orthodoxe akîdelerile mezc ve telif etdiği tasavvufu takrire devam etmişdi. İşte bu esnâda bir mucize, Celâleddîn'in fikrini -bir lâmbayı yakan bir kibrit gibi- nurlandınp uyandırmışdı.
Bu mucize bizzat Şems-i
"Anladım ki insanlar; susanı korkak, Görmezden geleni aptal. affetmeyi bileni çantada keklik sanıyorlar. Oysaki biz istediğimiz kadar hayatımızdalar. Göz yumduğumuz kadar dürüstler ve sustuğumuz kadar insanlar..."
>Şems-i Tebrizi<