Hicâptan yanakları kızarmış iki domatese, musluğun altında bi' duş aldırsam.. :) Doğrama tahtasının üzerine kurbanlık koyun gibi yatırıp, bıçağın keskin yüzüyle en lâtif dilimlere ayırdığım domatesleri; ateş üzerindeki tavada bencilliğini eriten kızgın yağın tam ortasına, estetik bir el hareketi eşliğinde itinayla döksem...:) Çırpılmış iki yumurtayı, sağanak tuz-baharat yağmuru yemiş domateslerin üzerine, geç kalmış bir şemsiye misâli bıraksam... :)
İçimde Yağmur duasına şemsiye ile çıkmış bir ihtiyar var Tanrı acımış bana Gözlerim ıslanmasın diye .
Reklam
Aşk; sevmekti, beklemekti, sahiplenmekti. Sağanaklar şeklinde yağan zorlukların altında sevdiğine şemsiye olup onu tüm gücüyle sarıp sarmalamaktı. Çıkarlar ve basit hesapların aşkın lügatinde yeri ve önemi yoktu.
Bir şemsiye açılıyor,demir gibi güçlüsün; Ah, Nairobi’nin altını gibisin,güzel bir heykel gibi, Doğmuş güneşsin,ilk ışığısın sabahın, Acaba benzerini bulacak mıyım senin?Yalnızca bir kere gördüğüm sevgilim?
Ben iki çeşit zalim tanırım, dedi Ana. Biri deriler giyer, hayvanları canice yalayıp yutar ve pençeleri üzerinde yürür. Diğeriyse şık elbiseler giyer, hem hayvanları hem ruhlarını yer ve bir şemsiye ya da bastonla yürür. Bizler de türü gelişmiş zalimlerden başka bir şey değiliz.
“…belki de kaybolmuş bir duyguyu taşıyan bir kitabı kaybetmektense, bir yüzük, saat veya şemsiye kaybetmeyi yeğleriz.”
Sayfa 20 - Jaguar KitapKitabı okuyor
Reklam
ANLAR Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya, İkincisinde, daha çok hata yapardım. Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, Çok az şeyi Ciddiyetle yapardım. Temizlik sorun bile olmazdı asla. Daha çok riske girerdim. Seyahat ederdim daha fazla. Daha çok güneş doğuşu izler, Daha çok
Taksim Meydanı'nda havada neşeli lekeler uçuşuyor, hepimizin tepesinde iyilikten bahseden çırpıntılı harfler. Herkes önüne eğiyor başını meydanda. En çok şemsiye satan, şemsiye kadar bile büyümemiş çocuklar. Umut dayanılmaz şey olur hep aynı eklemden kırılınca hayaller. Öyle değil mi? Hep yanlış kaynamaz mı hayal kırığı?
Herifin biri şemsiye satan, şemsiyeden küçük çocuğun yüzüne vuruyor. Ben de adama vuruyorum Taksim Meydanı'nda şemsiyeyle. Çocuk geldiği şehrin Türkçe ismini bilmiyor, hep fısıldıyor bu yüzden, ağlayınca Türkçe değil. Fındık kadar burnu da kanayınca... Anlıyorsun niye upuzun oluyor uzun hava.
Jorge Luis Borges
ANLAR Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya, İkincisinde, daha çok hata yapardım. Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, Çok az şeyi Ciddiyetle yapardım.
Reklam
Yaktım sana dair isteklerimi...
Şemsiye taşımak istemiyorum Islanmak daha güzelmiş Yitik kalbini arayan Bir şairin gözyaşlarıyla Yaktım sana dair isteklerimi Tutunmayacağım bulutlarına Avuçlamayacak yıldızlarını Gökkuşağına dokunmayacağım Ben bir samanyolu bedevisiyim artık. ~Nurullah Genç
Rıfat, zamanımızın bir kahramanı gibi, bir niteliksiz adam gibi, bir aylak adam, bir lüzumsuz adam gibi, bir "R." gibi, geziyor hayatın içinde. Hayat, arada Rıfat'ın dükkânına da uğruyor. Rıfat, filmleri, kitapları, hayalleri, fikirleri, dertleri, meseleleri de geziyor. Ortaya sorulmuş soruları üzerine alınıyor, bazı. Neyin peşinde bu adam? Rıfat, bir hikâyenin içinde midir, anlamaya çalışıyor, insanın bir hikâyenin içinde olduğunu anlamasının yolunu arıyor... Seyrek yağmura şemsiye açılır mı?
Yağmur yağıyor, sen bir okyanusa şemsiye uzatıyorsun...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.