Dicle'yim ben,
Dicle'nin sesi,
Çok uzaklarda, sürgün ülkesinde bir inilti
Bir inilti yabancı bir güneş altında,
Şavkının altında yabancı yıldızların, yabancı bir ayın
Seni düşünüyor.
Sen, çoktandır unuttuğum bir çobanın kavalı,
Bir atın koşusu, uzaklarda kalmış bir Mağrip rüzgârı misali ,
Dallarını, yapraklarını, tanelerini
Ben sana, sen bana, biz dünyaya, dünya bize; hepimiz biriz. Eğer ki dünyaya zarar verirsen, insanlara veya yaratıklara fenalık yaparsan kendine de zarar verir, kendini de tahrif eder, biçimsiz hale getirirsin. İşte dindarlık budur.
“Ben Eftalya Atalar’ım,” dedim onun gibi. “Ve sen de onun müvekkilisin. Biz kaybedemeyiz.” Sesimdeki acı geçmemişti. “Kaybedemeyiz,” diye devam ettim. “Kaybetmemeliyiz Tugay. Bunu kaldıramam.”