youtube.com/watch?v=4cz7LNm...
Aramıza girmiş dağlar, denizler.
Gelemem diyorum öf öf, sen gel diyorsun.
Kar yağmış yollara, örtülmüş izler.
Bulamam diyorum öf öf, sen bul diyorsun.
Sanma bu sevgimiz, sence yaygara.
Ne dertler bıraktın öf öf, hep sıra sıra.
Sen yoksun ya böyle, ıssız Ankara.
Sensiz Ankara.
Duramam diyorum öf öf, sen dur diyorsun.
Kızıltuğ'um baharı mı, yazı mı?
Hangi kalem yazmış öf öf, benim yazımı.
Dert ortağım olan dertli sazımı,
Çalamam diyorum öf öf, sen çal diyorsun.
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI
«Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.»
Uvertür
Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük.
*
Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
“En baştan söyleyeyim, unutun Cevriye’yi. Yeni adımla sesleneceksiniz. Ama işte çok düşündüm, bulamadım. Beraber seçelim diye getirdim kitabı. Ne zormuş kız insanın kendine isim bulması. Birgül dedim ben ama nasıl olur bilmem?”
diye mahcup bir edayla isim önerisinde bulunan teyzemin üstüne atladı annem.
“Sen gülsün de biz diken mi Cevriye? Birgül öyle tek bir tanecik gül olursa olur. Senden önce biz varız” diye hırladı kardeşine. Ölüyordu annem fesatlıktan. Hadi gel beraber değiştirelim adlarımızı abla dese, anında atlayacak, birimiz Birgül, birimiz Nurgül olalım deyiverecekti ama teyzem bu konuda pek davetkâr değildi.
“Zeyneplerin hepsi mutlu oluyor, fark ettiniz mi?
Zeynep mi olsam acaba?” diye ikinci bir öneriyi bıraktı masaya teyzem. Bu sefer yengem karşı çıktı.
“Hepsi değil be abla, benim bir arkadaşım vardı rahmetli, senelerce hastalık çekti” diye çizdi Zeynep’in üstünü.
“Figen nasıl?” diye sordum teyzeme. Figen diye öğretmenim vardı benim, çok severdim.
Teyzem sözlükten baktı.
“Dalga mı geçiyorsun sen benimle Hande, Figen de ağlayan demekmiş. Ben ne diyorum sen ne diyorsun? Seninkine baktım, gülen demek. Kişneyip duruyorsun bütün gün, ondan demek ki” dedi teyzem. Ortamın gerginliğinden ben de aldım nasibimi. O da Hande koyacakmış kendi adını ama bir aileye bir Hande yeter diye koymamış.
Gerçekten sürükleyici bir kitaptı. İlk kitapta tanıştığımız çoğu karakter Ölühane Kapıları'nda yoktu ama yeni karakterler de okutturdu baya.
Malazan serisi favorilerim arasına girmeyi başardı. Şu ana kadar o listede yalnızca Kral Katili Güncesi ve Buz ve Ateşin Şarkısı vardı. Bu kadar başarılı bir seri neden bu kadar geç çevrildi anlamış