Sen gittikten sonra sevmeyi unuttum.Ben Kimseyi sevemiyorum, sevgiye inancım bitti..Beni sevenleri görmüyorum.Giderken kalbimi götürdün,sende kaldı... Yoruldum.Çık şu aklımdan.Geri ver kalbimi..
Pardon saat kaç diye sordum yanımda otobüs bekleyen kadına. Onu on geçiyor dedi. Teşekkürler dedim. Arkamı dönüp omzuma çapraz olarak taktığım çantamdan telefonumu çıkarıp çaktırmadan saate baktım. Hayır onu on geçmiyordu. Onu sekiz geçiyordu. On demek sekiz demekten daha mı kolaydı? Neden hep sayıları yuvarlayarak söyleriz ki? Altı geçseydi beş
Bakışların bir fotoğraf karesinde kaldı.
Ben senin arkanda baka kaldım,
Sen sessiz sessiz giderken;
Neden beni kendine hiç sormadın?
Ben senin kendime sorarken gözyaşlarım, gözlerinde ıslandı...
Umutlarım eriyen karlar gibi oldu,
Ben son bahar yaprakları gibi kalbinde sara kaldım,
Yâdında mı doğduğun anlar
Sen ağlardın gülerdi âlem
Öyle bir ömür sür ki mevtin
Olsun sana hande, halka mâtem
^
Osman Nevres
(Dünyaya geldiğinde ağlıyordun ya! Herkes de gülüyordu, oğlumuz/kızımız oldu diye. Bak ömrünün sonuna gelmek üzeresin. Öyle yaşa ki sen giderken insanlar ağlasın da sen gül. Son gülen iyi güler. Son gülmek, ölürken gülmektir; yoksa diğer bütün gülmekler sondan bir öncedir.)
İnsan bazen kapkara duvarları olan, ses yalıtımlı ama pencereli bir odaya kapanmak istiyor. Kimse sana karışmasın, sen kimseye karışma. Sadece akıp giden hayatı izle, insanların telaşını, mücadelesini, koşturmacasını, ölüme giderken oyalanışını.
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp
"giderken kal diyemediğim için pişmanım..."
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı...
Dilden çıkanlar konuşulanlar neden önemli?
Kelimelerin hayat bulma durumu var..
Kelimenin hay olma durumu değiştik..
Kelime ağızdan çıkınca bir ok gibidir yerini bulmadan sonu olmaz..
Bundan dolayıdır ki ya sus ya doğruyu söyle…
Ve en güzel Doğru Dua dır
En çirkin söz ise Bedduadır yerini bulmayanlar geri döner dedik…
Duanın dönmesi ve Bedduanın
“Otuz beş senelik evlilikten sonra şeytan dürttü galiba. Bunca yıllık evlilikten bir çocuğumuz bile yoktu ama kusurlu olan karım değil bendim. Karım bunu bildiği halde bir gün bile yüzüme vurmamış, ‘Üzülme hayatım kısmetimizde yokmuş. Sanki çocuğu olmayan tek çift biz miyiz...’ deyip beni teselli etmişti. Dedim ya şeytan dürttü diye. Bir gün
(16 Haziran 2004)
Ayça okulunun kapısından koşarak çıkarken etrafına göz gezdirdi. Tanıdık hiçbir yüz görmemenin verdiği üzüntüyle omuzları çökmüştü. Bugün annesi de babası da onu okuldan almaya gelmemişlerdi.
Bu çok sık yaşanan bir durum değildi. Sadece annesinin ve babasının işi olduğu zamanlar olan bir durumdu. Babası muhtemelen daha işten