Özlemek için Nazım var. Mavi için Edip. Bizim için Arya, Çay için Can Yücel Sevmek için Cemal Süreyya. Sevda için Ahmet Arif... Bazen özledim diyemezsin, Nazım okuyorum dersin. Ben Nazım okuyorum, Sen ne yapıyorsun Canımıniçi... 🎈✨ (Seni yaşıyorum!) Az kaldı kuzum😘 🌺🌼😘❤
Cunda Adasında bir vitrinde seramik yada camdan yapılma kaplumbağ gördüm. Dükkana giremedim. Lakin aklım kaplumbağda kaldı. Ayvalık ta aradım kaplumbağı, bir türlü bulamayınca, deniz kenarında bir bardak çay içerken, google arama motoruna kamlumbağ ve Cunda yazdım. Neden yazdığımı bir kenara bırakırsak, karşıma çıkan bir metni sizle paylaşmak
Reklam
“Sanırım ben bu dünyaya insanların kalbini kırmak için geldim.”
Bir gün tanışacağız, arkadaşlığımızın arkadaşlık düzeyinde kalmayacağını bilerek arkadaş olacağız, sonra sevgili. Bir ay, altı ay, üç yıl. Sonra ben, bir akşam ya da sabah ya da gece yarısı, henüz sen beni terk etmemişsen tabii, herhangi bir neden belirtmeden çekip gideceğim. Çünkü veda konuşmalarını beceremem. Becerebilseydim altı sene önce
“Kapasitemin elverdiği kadar tatmin duyabilirim. Ama, yöneten ben olacağım." "Kimi..." "Seni. Dünyayı. Bütün mesele, kaldıracın sapını bulabilmekte. Bir tek insanın ruhunu nasıl yönetebileceğini öğrendin mi, diğer bütün insanları da elde edebilirsin. Mesele ruhta, Peter, ruhta. Kamçılar, kılıçlar, kurşunlar, silahlar boşuna.
Sayfa 842 - Plato Film Production Co. Yayınları - 5. Baskı: Eylül 2007 - Çeviren: Belkıs Dişbudak
Siz bir Ankara köylüsünün aşkı nasıl tarif ettiğini duydunuz mu? Köy kahvesinde aydın kişiler toplanmışlar, aşk üstüne tatlı bir sohbete dalmışlar. Herkes kendine göre aşkı tarif eyle­miş: kimi, aşk şudur demiş, kimi sevda budur. Sonunda kendilerini büyük bir ilgi ile dinleyen köylüye sormuşlar: «Peki sen bu işe ne dersin?» Köylü, «Canım bundan kolay ne var ki» demiş. «Bir kıza tutulursun, gider anasından babasından is­tersin. Verirlerse mesele yok, vermezlerse âşık olursun.»
"Akılla bir konuşmam oldu dün gece; Sana soracaklarım var, dedim; Sen ki her bilginin temelisin, Bana yol göstermelisin Yaşamaktan bezdim, ne yapsam? Bir kaç yıl daha katlan, dedi. Nedir; dedim bu yaşamak? Bir düş dedi; birkaç görüntü. Evi barkı olmak nedir? dedim; Biraz keyfetmek için Yıllar yılı dert çekmek, dedi Bu zorbalar ne biçim adamlar? dedim; Kurt, köpek, çakal makal, dedi. Ne dersin bu adamlara, dedim; Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi…
Reklam
168 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
-0-3 yaş arasındaki bir çocuğun kurallara uyması mümkün değildir. -Çoçuğunuzun yapmaması gereken şeyleri değil, yapması gereken şeyleri söyleyebilirsiniz. "Merdivenden koşarak inme" yerine "Trabzanı tutarak yürü" demek daha etkilidir. -'Hayır' demek yerine 'şuna ne dersin', 'istersen şunu deneyelim' 'gel şöyle yapalım' tarzı
Çocuklarımızla İtişmeyelim İletişelim
Çocuklarımızla İtişmeyelim İletişelimHatice Kübra Tongar · Hayykitap Yayınları · 2019574 okunma
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
-Diyelim ki gitmedim. Seninle beraber olmaya devam ettik. Ne değişecekti? + Sevişirdik. - Başka? + Sabahları beraber uyanırdık. Ben senden önce kalkardım. Senin uyuyuşunu izlerdim, sonra sen uyanırdın. Bana gülümserdin. Sonra, sabahları çayı tek şekerli içtiğini, günün diğer saatlerinde şekersiz içtiğini biliyor olurdum, o ilk şekeri ben atardım çayına, zarifçe eritişini izlerdim. Sonra, en çok boynundan öpülmeyi sevdiğini biliyor olurdum. Sonra dışarı çıkardık. Dışarda yağmur yağıyor olurdu. Biz şemsiyeyi almazdık. Sırılsıklam olurduk. Sonra sen bana sokulurdun. Ama saçağın altına hiç girmezdik. Sonra sen üşütürdün. Ayakların buz gibi olurdu. Ben sana en sevdiğin o mavi çoraplarını getirirdim. Sonra bayramları babaannenin mezarını ziyarete giderdik. Hayatta en sevdiğin kadın için ağlayışını izlerdim senin. Hiçbir şey yapmazdım, gözyaşlarını silmezdim, seni teselli etmezdim. Orada öylece ağlayışını izlerdim. Başka insanların mezarlarının arasında dolaşarak, hayatın ne kadar şahane bir şey olduğunu düşünürdüm. Sonra.. sonra hiçbir şey yapmazdık. Öylece otururduk. Çok bilinmeyenli bu sorunun yanıtını arardık. Hayat bizi yalancı çıkarana dek, bulduğumuz cevapları doğru sanırdık. - Ne dersin bir çay daha içelim mi? + Ben daha fazla çay içmek istemiyorum.
Sen olmasan.. Seni bir lâhza görmesem yâhud, Bilir misin ne olur? Semâ, güneş ebediyen kapansa, belki vücûd Bu leyl-i serd ile bir çâre-i teennüs arar, Ve bulur; Fakat o zulmete mümkün müdür alıştırmak Bütün güneşle, semâlarla beslenen rûhu, Bu rûh-ı mecrûhu?... Sen olmasan.. Seni bulmak hayâli olsa muhâl, Yaşar mıyım dersin? Söner ufûlüne bir lâhza kail olsa hayâl; Kırılır senden ayrılınca nazar; Ne hazîn Gelir hayât o zaman hem vücûda, hem rûha! Yaşar mıyız seni kaybetsek âh ben, kalbim, Bu kalb-i muztaribim?...
Tevfik Fikret
Tevfik Fikret
"Bu iş sana göre değil ama, ne yapalım?” dedi. "Biliyorum, canın sıkılacak, fakat insan yavaş yavaş alışır. Gördün ya, kimsenin bir iş yaptığı yok. Mesele o odanın içinde beş on saat oturuvermekte... Lüzumsuz gibi görünür ama, bunsuz da dünya dönmüyor. Öyle ya, herhalde böyle boş oturmanın da bir hikmeti var. Bir bakarsın, hükümetteki işlerin hepsini eli kalem tutan iki kişi bile çevirir dersin. Lakin o kalabalık olmasa âlem birbirine girer. Mesele memurların yaptığı işte değil, onların mevcut olmasinda. Şimdi sen o tozlu odada oturdukça kendi kendine: "Benim burada ne lüzumum var?" diyeceksin! Yanlış!.. Mademki sen bir kere hükümet kapısından içeri adımını attın, artık lüzumlusun. Sen olmasan muhakkak bir yerde bir aksaklık çıkar..
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.