Benim Sevgili Aliye’m
Mektubunu aldım. “Ben fena kız değilim, senin meyus olmayıp saadetin için hayatımı şimdi fedaya hazırım!” diyorsun. Aliye, bana böyle şeyler yazma… Sonra ben sana deli gibi âşık olurum. Senin ne iyi kız olduğunu biliyorum. Muhakkak ki hayatımda yaptığım ve yapabileceğim en iyi iş seninle hayatımı birleştirmek oldu. Bundan sonra ne diye kederli ve üzüntülü şeyler yazalım… Mektubundaki “Beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm” cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye, seni isteyebileceğinden daha çok seveceğim. Benim nasıl sevebileceğimi göreceksin…
Sayfa 17 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
“İlk defa İsveç'te bir kızla çıktık. Muhabbet ediyoruz, kız sevdiğim filmleri soruyor, okuduğum kitapları soruyor, gezdiğim ülkeleri soruyor ama işimi sormuyor. Ben alışmışım Türklere, "Adın nedir?"den sonra ikinci soru "İşin nedir?" Yok abi döndük dolaştık sevdiğimiz yemeklere falan geldik hâlâ "Sen ne iş yaparsın?" demiyor kız bir türlü. En son ben sordum, dedim ki "Ya her şeyi sordun da, 'Sen ne iş yaparsın?' diye sormadın." Dedi ki kız "Ne iş yaptığını sorarsam dolaylı olarak sosyal statünü, kaç para kazandığını da sormuş olurum. Ayıptır. Ben paranı, statünü merak ettiğim için değil seni merak ettiğim için buradayım." O gün anladım ki bizde kast sistemi var. Atasözümüz var "Davul bile dengi dengine" diye. Meğerse her davul denkmiş. Başka gün yüksek mühendis bir amcayla tanıştım. Ne projeler yapmış. Tüneller, köprüler, havaalanları... "Senin yaşında oğlum var" dedi. "O da mühendis mi?" dedim. "Hayır işçi, duvar ustası" dedi. Dedim "O nasıl oldu, mühendisin oğlu işçi olur mu? Bizde olsa babam döve döve okutur mühendis yapar." Adam kızdı "Niye öyle diyorsun? Benim oğlum çok iyi bir duvar ustasıdır. Zorla kötü mühendis olacağına, iyi bir duvar ustası olmasının ne kötülüğü var?" dedi. Adam gurur duyuyor oğluyla. Utandım. Utandım çünkü biz toplum olarak buyuz. Böyle yetiştik, yetiştirildik. Bizde kast sistemi var. Mühendisin oğlu gerekirse zorla kötü bir mühendis yapılır, iyi bir duvar ustası olmasına izin verilmez…” 🌻 Alıntıdır.
Reklam
Ne diyorsun sen! Kendine gel! Bırakmıyorlar ki kendime geleyim.
Ne diyorsun evladım sen, babanı mi öldüreceksin?" "Evet, öldüreceğim. Çoktan başladım bile. Öldür- mek derken öyle Buck Jones'un tabancasını alıp dan diye öldürmeyi kastetmiyorum. Öyle değil. Kastettiğim onu kalbimde öldürmek.İyiliğini istemekten vazgeçmek.Derken bir gün ölüp gidecek."
Sayfa 146Kitabı okudu
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Eski zamanlarda buharlı vapurlarla gidiyorlarmış, yol uzun. Diyelim buradan Bandırma'ya gidiyorlar. Bir dervişle bir tüccar yan yana oturuyorlar. "Ne diyor buhar makinesi?" diye soruyor derviş. Tüccar, "Aldı da vermez, aldı da vermez," diye yanıtlıyor. "Sen ne diyorsun?" diye soruyor dervişe. Derviş, "Hayyu kayyum Allah, hayyu kayyum Allah," diye yanıtlıyor. Bunların ikisi de olacak. Hep derviş olsa derviş kendini fark etmez, hep tüccar olsa tüccar kendini fark etmez.
Sayfa 25
144 syf.
8/10 puan verdi
Mutlu Mesut Kasabalardan Her Daim Kıllanmışımdır
Yok canım, ne sorunum olacak mutlu kasabalarla değil mi ama? Kafayı mı yedim ben? Siz onu film, dizi yapımcılarına, senaristlere, böyle kurgular yapan yazarlara söyleyin. Bilinçaltımıza işlemiş artık, sürekli sırıtan komşular, düzenli bahçeler, huzurlu aileler temalı yapımlar görünce otomatikman "birazdan işler boka saracak kesin"
Stepford Kadınları
Stepford KadınlarıIra Levin · İthaki Yayınları · 2022851 okunma
Reklam
1,000 öğeden 261 ile 270 arasındakiler gösteriliyor.