Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Kendimi mutlu gördüğüm fotoğraflarda tanıyamıyorum.
Benimdir hiç şüphesiz bu.
Ben inkar etmeye kalksam yanımdaki insanların tanıklığından anlaşılır.
Keçilerini otlatan çoban kendi sürüsünde olmayanı nasıl çıkarırsa
Ben de fotoğraflarda çıkan yüzlerime bakıp hayretler içersinde kalıp
Bu benim ya diyorum.
İyi hoş insanımdır çoğu zaman kendimi
Şimdi hangi kapıdan dilemeliyim seni
Hangi kapı sana çıkar
Hangi kapının ardında saklı kokun
Hangi kapının ardında çocukluğun
Hangi kapının ardında adımların ,sesin !
Hangi kapının ardında asılı kokulu kıyafetlerin !
Hangi kapının ardında parmak izlerin
Hangi kapının ardından sen çıkarsın
..
Çıktığın kapıdan beni tanır mısın?
Gelir misin ?
Ben seni tanımadan evvel düz bir adamdım
Bildiklerim o kadar azdı ki
Sana ne anlatabilirdim.
Seni tanıdıkça içimde bir çukur kazıdım.
Hiç bilmediklerimi doldurdum,
üstünü tepeledim daha çok alsın diye
Ben boşluğumu seninle yamadım.
Beni biraz insana benzedimse
Bana bu korkunç öğrenme aşkını sen bağışladın.
Sana ve senin doğurduğuna
Anlatabileyim diye.
Doğruyu iyiyi güzeli en bilgi dolusunu
Bir bilgine soruldu;
‘Seni kimin sevdiğini nasıl anlarsın?’
Kim derdimi taşırsa
Kim halimi sorarsa
Kim benden sıkılmazsa
Kim hatamı bağışlarsa ve
Kim Rabbimi bana hatırlatıyorsa, o beni seviyordur..