Bazılarının suratına bakıp "ne zaman yaa, ben ölünce mi, ben seni çok seviyorum nolur gitme , diyeceksin" diye bağırmak istiyorum. Ne zaman yaaa ne zamannn ?
Arzum, ümidim, zevkim, neşem, her şeyim sensin. Ancak senin yanında bahtiyar
oluyorum. Hiç ayrılmadan yaşayacağımız gün gelmeyecek mi? Sen, bu arzumun ebedi olacağına inanmak istemiyorsun. Zannediyorsun ki günün birinde senden bıkabilirim. Senden bıkabilirsem Allah beni kahretsin. Ben bu hali üç beş günlük hissimin neticesi olarak söylemiyorum. Bu nice yılların tecrübesi. Sevdiğim, hoşlandığım, arzuladığım, güzel bulduğum, eşsiz şekilde güzel bulduğum tek kadın sensin. Hep senin yanında olmak, sonunda da senin yanında ölmek istiyorum.
"Seni istiyorum," diye mırıldandı Clay. Hamle sı- rasının Clay'a dönmesinin ne kadar zor olduğunu bil- diği için sırıttı Julia.
Ama yine de pes etmeye hazır değildi. Clay'in, onu çaresizce, korkunç bir şekilde arzulamasına ihtiyacı vardı. "Sanırım, gerçekten güzellikle sorman gerekebi- lir," dedi onun hayalarırı
{İnsanlar, imtihandan geçirilmeden sadece iman ettik demeleriyle bırakılıverileceklerini mi sandılar?
•Ankebût,2}
"Eline bir kitap aldın, kapağını açtın ve okumaya başladın.
Gözlerini açıp, ilk nefesini aldığında artık senin olan hayatın seçimlerinle şekillendi.Aklın erdi ve tercihini yaptın.Allah'a inandın.
Ondan gelen her şeye, hayra
Ashabı Kiram,Rasûlullah Aleyhisselam'ın gidişine nasıl dayanmıştı ki...?
Yeryüzününde bi güzel nazar bâki kalacak olsa bu O'nun(ﷺ) bakışı olurdu..
Bı güzel tebessüm kalacak olsa yine O'nun (ﷺ) gül yüzü olurdu..
Birinin gidişiyle bu dünya duracaksa O'nun (ﷺ)gidişi olmalıydı...fakat olmadı.
Rasûlullah Aleyhisselam'ın gökteki yıldızları bu acıya dayandı...
Bı sıkıntıları olduğunda yanına varıp diz çöktükleri...bütün darliklarina rağmen ellerine bir nimet geçince ikram etmek için yanına koştukları...mescide gittiklerinde kainatın en güzel namazını kılmak için arkasında saf durdukları.."kim bugün bir yetimin başını okşadı" diye rahmet telkinleriyle üzerlerine titreyen.. hayatlarında ki karanlığı nuruyla aydınlatan...bakmaya bile kıyamadikları "sonsuzluk ikliminin batmayan güneşi" artık yoktu yanlarında... Doğan hangi güneş içlerini isıtabilirdi ki...
Ama unuttuğum bı şey var O'na en yakın olanlar O'nun ahlakıyla en çok ahlaklananlardı...bunun ilahi bı emir olduğunun bilincinde, emanet edileni tebliğ etmek için dünyanın dört yanına dağıldılar..yeri geldi Ümmü Eymen'e(r.anha) gidip ağladılar ama yılgınlık göstermediler.
Ebu Ubeyde bin Cerrah(r.a.)'ın uhutta kırılan dişine bakıp ağladılar ama cihattan geri durmadılar.
İçlerinde ki iman gücüyle"Ey insanlar, kim Muhammed (s.a.v.)'e tapıyorsa bilsin ki, Muhammed (s.a.v.) ölmüştür. Kim de Allâh'a ibâdet ediyorsa, bilsin ki, Allâhü Teâlâ diridir, ebedîdir”demişlerdi.
Gönlümüz sevdiklerimizin hasretiyle dağlanıyorken,onları hatırlamak en büyük tesellilerden...
Radıyallâhu anhüm ecmain...
Bugün, seni içimde bitiriyorum. Artık geçmişin gölgesinde yaşamayacağım. Seninle ilgili düşüncelerim, duygularım artık beni esir almaktan çıktı. İlerlemek için bu adımı atıyorum. Belki bir gün, zamanla, bu satırları okurken bile içimde bir burukluk olmayacak. Şimdi kendime dönüp, kendi hayatımı yaşamak istiyorum. Bu kararla birlikte, içimdeki huzursuzluğu ve acıyı geride bırakıyorum. Artık seni düşünmekle vakit harcamak istemiyorum. Bugün, seni içimde bitiriyorum...
“Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyyetini almışlar… Ama şimdi inanıyorum… Sen beni inandırdın… Seni seviyorum… Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum… Seni istiyorum… İçimde müthiş bir arzu var… Bir iyi olsam!.. Ne zaman iyi olacağım acaba?..”