Burçak...
Yaşamakdan zevk alan, tozpembe dünyası eğlenceli arkadaşlıkları, gezmeyi, görmeyi, tanışmayı çok seven bir kız. Her satırı her dizesi umut doluydu. Mücadele edip kendini salmayışı beni benden almıştı gerçekten.
Kitabın sonunu bilerek okuduğum için bir çok yerde duygulandım ağladım, belkide burçak da kendimi gördüğüm için bu kadar duygulu okudum. Kitabın başından beri bahsettiği bir çok şeyi gerçekleştirmek isterken, hayatının baharında umutlarını hayallerini yaşayamadan vefat etmesi... Düşününce insana çok ağır geliyor bu şeyler. Çünkü onun çok büyük hayalleri vardı ve bunlar maalesef gerçekleşemedi. Günlüğü okurken hep aklıma bir gün öleceği ve bu isteklerinin nerdeyse hiçbirini yapamayacağı geldi ve çok duygulandim. Burçağında dediği gibi herşeyin başı sağlık... Maalesef insan ne kadar yaşama tutunursa tutunsun, ne kadar umutlu olursa olsun her güzel bir şeyin sonu var. Kitap bize bunu öğretiyor. Başlarda okurken o çocuksu hayallerin, düşlerin, hayatın tozpembeliğinin 100. Sayfadan sonra tek tek kaybolduğunu farkettim.
Ama ne yaşarsak yaşayalım umut olmalı, umudumuzu yitirmeyelim. Burçak öyle yaptı çünkü...
Belkide uzun süre sonra okuduğum en gerçekçi kitap olabilir, hâlâ okumayan varsa kitaba bir şans vermelisiniz demek istiyorum, çoğu zaman sonunu bilerek okuduğumuz da heyecan kalmaz ama bu kitapda heyecan her zaman vardı. Okurken o sıcak arkadaşlıkları, yardımlaşmayı, umutlarımızı öldürmemeyi ve hatta şu kotu kalpli dünyaya göğüs germeyi, kuralları çiğnemeyi, öğrendim. Çok güzel bir kitaptı.
Seni seviyoruz burçak, Nur içinde yat...