Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Shakespeare, Moliere
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
Neden bilmem, daha arkama dönüp bakmadan Ubertino'nun dokunuşunu tanıdım. "Büyücüye bakıyorsun, değil mi?" diye sordu bana. Yaşantımı bilmesinin olanaksız olduğunu biliyordum; bu nedenle, salt o korkunç insancıl duyguları anlama sezgisiyle bakışımın yoğunluğunu yakaladığı için böyle söylemişti. "Hayır..." diye savundum kendimi, "ona bakmıyorum... yani belki de bakıyorum, ama o büyücü değil... büyücü olup olmadığını bilmiyoruz, belki de suçsuzdur..." "Güzel olduğu için bakıyorsun ona. Güzel, değil mi?" diye sordu olağanüstü bir sıcaklıkla, kolumu sıkarak. "Eğer ona güzel olduğu için bakıyorsan ve heyecanlanıyorsan (heyecanlandığını biliyorum, çünkü ona yüklenen suç onu senin için daha da çekici kılıyor) eğer ona bakıyor ve istek duyuyorsan, bu bile yeter onun büyücü olmasına. Uyanık ol, oğlum... Bedenin güzelliği deriyle sınırlıdır. İnsanlar derinin altında ne olduğunu görebilselerdi, Boeotialı vaşağın başına geldiği gibi, kadınları görünce tir tir titrerlerdi. Bütün bu güzellik, balgam, kan, sıvı ve safradan oluşur. Burun deliklerinin, boğazın, karnın içinde nelerin saklı olduğunu düşünürsen, pislikten başka bir şey bulamazsın. Balgama ya da gübreye parmak uçlarıyla bile dokunmak insanı tiksindirirken, o gübreyle dolu çuvalı kucaklamayı nasıl isteyebiliriz?"
Sayfa 462 - Can Sanat Yayınları, 36. baskı, Çev. Şadan KaradenizKitabı okudu
Reklam
Meme uçları, kolalı bembeyaz bluzunun kumaşını delip fırlayacak gibiydi, derin dekoltesi boynunun narin ve soylu kavisini, omuzlarının yumuşak vadilerini, hareket ettikçe titreyen, dolgun ve dipdiri göğüslerini iyice meydana çıkarmıştı; acaba bütün gözleri durmadan onu aramaya, ona bakmaya zorlayan bunlar mıydı ya da uzun bacaklarını sıkıca
Sayfa 53 - I. Yanan Bir Ev Gibi, 32Kitabı okudu
Ben ölürken yanımda oturup elimi tutmuştun. Uyuyamıyordum. Zaten uzunca zamandır uyuyamaz olmuştum. Konuştuk. Birbirimize hikâyeler anlatıp geçmişi andık. Sana baktım, sana böyle bakmayı her zaman çok severdim. Yakışıklı bir adam değildin. Burnun kocaman, göz kapakların sarkıktı, tenin solgun ve leke lekeydi. Yakışıklı bir adam değildin, ama benim
Sayfa 14 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
“Büyücüye bakıyorsun, değil mi?” "Ona bakmıyorum... yani belki de bakıyorum, ama o büyücü değil... büyücü olup olmadığını bilmiyoruz, belki de suçsuzdur...” “Güzel olduğu için bakıyorsun ona. Güzel, değil mi?” diye sordu olağanüstü bir sıcaklıkla, kolumu sıkarak. “Eğer ona güzel olduğu için bakıyorsan ve heyecanlanıyorsan (heyecanlandığını biliyorum, çünkü ona yüklenen suç onu senin için daha da çekici kılıyor); eğer ona bakıyor ve istek duyuyorsan, bu bile yeter onun büyücü olmasına. Uyanık ol, oğlum... Bedenin güzelliği deriyle sınırlıdır. İnsanlar derinin altında ne olduğunu görebilselerdi, Boeotia’lı vaşağın başına geldiği gibi, kadınları görünce tir tir titrerlerdi. Bütün bu güzellik, balgam, kan, sıvı ve safradan oluşur. Burun deliklerinin, boğazın, karnın içinde nelerin saklı olduğunu düşünürsen, pislikten başka bir şey bulamazsın. Balgama ya da gübreye parmak uçlarınla bile dokunmak insanı tiksindirirken, o gübreyle dolu çuvalı kucaklamayı nasıl isteyebiliriz?”
Malumpaşa'nın 15.09.1947 günlü ikinci sayısında "Mahkeme Koridorlarında" köşesinde "Gün Uğursuzun" başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. Aynı yazı bu sayının üçüncü sayfasına yeniden konmuştur. Yedi-Sekiz Paşa · 13 Mayıs 1949 · Sayı: 3 Gazetenin bu sayısında toplatma haberi yoktur. Birinci sayfadan "Ne Mutlu Tokum
Reklam
"Biraz heyecanlanmış gibi görünemez misiin?" "Heyecandan nefesim kesiliyor." "Senin yerinde olmak için birbirini ezen onlarca kadın var!" "O zaman seve seve sıramı onlardan birine verebilirim." "Keşke görünüşün de keskin zekan kadar biraz ilgi çekici olsaydı." Genç kadın sözleri üzerine gözlerini devirdi. "Size canlı sohbet hatlarını öneririm, Demir Bey. Muhtemelen seviyenize uygun birini bulabilirsiniz!" "Bana seviyesiz mi demek istedin?" "Algıda seçicilik." Genç kadın omuz silkti. Demir Bey hafifçe güldü. "Balık sever misin?" "Hayır." Genç kadın başını eğerek başlamış olduğu işe devam etti. "Kırmızı et?" "Hayır." "İtalyan mutfağı?" "Hayır." "Burcun ne?" "Hayır!" Süheyla aniden başını kaldırdı ve genç adamın sırıtan yüzüyle karşı karşıya geldi. Eğer yapabilseydi genç kadın parmaklarını ekrandan içeri uzatır ve adamın gözlerini zerre vicdan azabı duymadan oyardı. "O ne? Yeni bir burç mu?"