senin için sevmek su içmek gibi rahat bir eylem.. Oğuz Atay (Tutunamayanlar)
"Senin için bir sakıncası var mı?" Sesi tam kulağımın içindeydi. "Sanırım bunu sana kenara kaymanı söylemeden önce sormalıydım, değil mi?" "Hayır," diye fısıldadım."Bir sakıncası yok." "Güzel." Yan döndü ve bana baktığını biliyordum. Kaşık pozisyonundaydık! Fakat birbirimize dokunmuyorduk o yüzden bu sayılmazdı."Çünkü bu yatak benimkinden çok daha rahat ve benim gidesim yok." -Sydney
Reklam
Saçının bir tutamını yakalayıp parmağıma doladım ."Çok şanslıyım. Bunu biliyorum. Senin aşkına nail olduğum için inanılmaz şanslıyım." -Kyler
şaştım, senin hançerin bu kadar mıydı varmadı yüreğime için suçlu bir deniz gibi dokunma yüreğime tabansızım, aklım başımda, ellerim uyanık bir atmaca gülüşünde ellerin boyalı da olsa kentten de gelsen dağdan değilsin dokunma yüreğime şu ölenler kimdi, şu şarkı nerden sana dokunma yüreğime sondur bu akşamlar, geceler diriltir beni bir kuşun sesinde sen nerdesin hepimiz nerdeyiz güneş oyalıyor ikindiyi bir kuş sesinde kuşla mukayyet değiliz Turgut Uyar
Bu romanda herkesin gözleri lacivert. Hiç lacivert göz görmedim ama lacivert gözleri severim. Lacivert gözlerin derinliklerinde, bilinmeyen diyarlardan maceraperest seyyahların getirdiği anlamlar yatar. Bence tabii... Dışarıda cıvıltılı bir ilkyaz güneşi, tazelenen ve yeniden doğan dünyanın yeşillikleri üstüne, işveli bir salıntıyla sıcacık altın tozları serpiştiriyor. Ben, senin için ey kari, bir roman yazıyorum. Kapı çalınıyor. Kim geldi acaba? Kimi istersem, kimin ismini yazarsam o gelir. Yazmanın bu yararı var işte, küçük bir işaretle, canımın istediğini getiririm. İstersem fikrimi değiştiririm. Kim ne yapabilir? Hadi bakalım, kapının zili çalmadı, gelen giden yok. Tamam mı? Yoo, tamam değil, çünkü fikrimi yeniden değiştiriyorum, zil çalıyor ve Ali, yani kardeşim geliyor. Karşımdaki koltuğa oturuyor, bir yandan da önümdeki kağıtlarla daktilo makinesine şöyle bir göz atıyor. - Ne yapıyorsun? - Roman yazıyorum. Haksız yere azarlanmış bir çocuk gibi, bir an irkilerek anlamadan bakıyor yüzüme. - Niye? dört mevsim sonbahar/ahmet altan
Çünkü Oğuz Atay'ı da okudum. Seni de tanıdım... Diyebilirsin ki bir insanı fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim... Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az dediğin küçük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece 2 harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri Başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi. Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorumi demek, seni kendimden çok biliyorum demektir. Bilmesem de öğrenmek için her şeyi yaparım demektir. Belki de az her şey demektir. Ve Belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir.
Sayfa 349Kitabı okudu
Reklam
...nasıl gözleriniz görmeye, kulaklarınız duymaya yarıyorsa, insan yüreği de zamanı algılamaya yarar. Kör bir insan için gökkuşağının renkleri ve sağır bir insan için kuş sesleri nasıl boşunaysa, bütün bir yürekle algılanamayan zaman da öyle boşuna gider, kaybolur. Ama ne yazık ki, düzgün çarpmasını bildiği halde kör ve sağır nice yürekler vardır. "Ya kalbim bir gün artık çarpmazsa" diye sordu Momo. "O vakit senin için zaman biter, çocuğum" diye cevap verdi Hora Usta.
Sayfa 179
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme. Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme. Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı? Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme. Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru. Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme. Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
"Bu aptallar hiçbir şeyi bilmiyorlar. Sen ve senin gibi olan insanları hor görüyorlar. Kendi köpeklerine, atlarına zarar gelmesin diye hiç umursamaksızın senin gibi nice insanları öldürüyorlar. Ama sen 'Yaşasın Kral!' diye bağırdığında buna sevinirler; kendi büyüklüklerine inanırlar. Bırak öyle kalsın! Bir süre daha buna inanmaya devam etsinler." Bayan Defarge da kocasını onaylamak istercesine başını yavaşça salladı ve "Görkemli törenler insanın başını döndürür. Bunları gören her göz büyülenir; her ağız da çığlık atar." dedi. "Doğru, hanımefendi." dedi yol işçisi zorlukla. "Sana bir sürü bebek gösterseler ve içlerinden birini kendi kârların için öldürmen gerektiğini söyleseler, onlardan en güzel, en göz alıcı olanı seçersin, değil mi?" "Doğrusunuz hanımefendi." "Peki sana uçmayan bir kuş sürüsü verseler ve onların tüylerini yolmanı söyleseler, en güzel olanları seçersin, değil mi? "Haklısınız, hanımefendi." Bayan Defarge kralın arabasının en son görüldüğü yere bakarak, "Bak işte! Bugün gördün bebekleri de, kuşları da. Şimdi eve gidelim." dedi.
Sayfa 121Kitabı okudu
Kayra, 'Ne kadar yalnızsan o kadar uzağa gidersin, ne kadar terk edersen o kadar ölürsün.' demiştik. Hatırlarsın... Seni Abijan'daki otel odanda gördüğün rüyalardan uyandırdığım için pişman değilim... Ama bil ki, zihnin cehennemindir. Sonsuza kadar yaşayacak. Senin gibi. Öldüğünde ise, sen orada olmayacaksın ne yazık ki!
Reklam
İlişkide olduğunda her şey çok güzel başlıyor, tıpkı bir rüya gibi ama sonra içini bir korku kaplıyor: “Kaybetme Korkusu” - Ya benden sıkılırsa? - Ya beni aldatırsa? - Ya beni eskisi kadar sevmiyosa? Sonrasında birden rüya bitiveriyor. Sanki sevgiline bir büyü yapılmış gibi birden bire sana karşı ilgisizleşmeye başlıyor. Sana değer veren,
"Pencerenin önünde, elindeki kitabın sayfalarını dalgın, karıştıran bir kadın. Dışarıda günlerdir bitip tükenmeyen bir ince yağmur.Başını kaldırıyor. Karşısında gülen küçük kız çocuğuna bakıyor. O bakarken geçip gidiyor yıllar. Çocuk büyüyüp bir genç kız oluyor birden. "Yüzüm değişmemeli" diye düşünüyor kadın. Çünkü senin yüzün hiç değişmiyor onun için. Kiralar değişiyor, okul masrafları, dostlar, nizamiye kapıları, mevsimler değişiyor. Nöbetçiler değişiyor, yasalar, giysiler, gazete sayfaları, her şey değişiyor. Değişmeyen tek bir şey var onun için: Senin yüzün. Yüzünün gülünü, senin ağacının sağlam gövdesine dayayarak bitmez tükenmez bir yağmura karşı direniyor."
Bana odun diyen sevgilim haklısın. Çünkü senin için yanmamın başka bir açıklaması olamazdı...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.