240 syf.
·
Puan vermedi
Öncelikle bu benim ilk incelemem olacak:) bu anlamda biraz belirsizlik mi diyeyim ya da heyecan mı bilemedim biraz farklı duygular içerisinde yazıyorum. Ama ilk incelemem bu kitap için olmalı zira buna inceleme yazabilirsem eğer birçok kitaba kolaylıkla inceleme yazabilecegimi düşünüyorum:) çünkü kitap olay örgüleri kisiler yer zaman vs konusunda o kadar kafamı karıştırdı ki kafamda net bir tablo oluşturabilmek zor oldu biraz. Daha önce ihsan oktay anarin kitaplarını okudum ve aslında biraz da beklediğim bir şeydi bu. Ama diger okuduğum kitaplarına nazaran kullanılan dil biraz daha ağır olduğundan herhalde kitapla ilgili net fikir oluşturamamda bu da etkili oldu. Çok fazla farklı kelime var arapça, Farsça vs . Bunları araştırmak bazen eğlenceli olsa da bir zamanda sonra sonu gelecek gibi olmayınca can sıkıntısına dönüşmeye başladı. "Şerare" kelimesi hoşuma gitti. İyi ki ogrendim dediğim bir kelime oldu. Yani anlaşılacağı üzere yeni kelimeler kesfedebilmek adına fayda sağlayıcı bir kitap. Bi ara sadece Google ile senkron şekilde kitabı okuyorduk. Bu durum çoğunlukla ilk bölüm için geçerli. Kitabın geneline yayılmış güzel espiriler var ben okurken kahkaha attığım yerler oldu. Eleştirel tarafları da mevcut onu da yoğun bir şekilde hissettiriyor. Genel olarak şunu söyleyebilirim kitap sonlara yaklaştıkça olayları bütüne kavuşturma çabasını hissettirmeye başlıyor ve bu da biraz heyecan katıyor olaya( ben tamamen butunlestiremedim o ayrı konu ) . Arada guldurmesiyle farklı zamanlara ithaf etmesiyle gayet güzel zaman geçirmiş olduğum bir kitap oldu.
Yedinci Gün
Yedinci Günİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 20163,733 okunma
Kolayı var , netflikş :))
Televizyonun ta kendisi... Bu kolaycılık Seyircinin bu pasifliği ..." "Evet, açıyoruz, oturuyoruz ... " "Zaplıyoruz ... ""Bu dağınıklık ... " "En azından reklamlardan kaçmayı sağlıyor ." "Onu bile yapamıyoruz. Senkron programlar yapmışlar. Bir reklamdan kaçıyorsun, diğerinin üstüne düşüyorsun." "Bazen de aynısına rastlıyorsun!"
Reklam
200 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
TUTUNAMAYANLAR AİLE
Oğuz Atay
Oğuz Atay
abimiz sorusunda ne kadar haklı: “Tutunamayanların romanı biter mi?” BİTMEZ! demiştim daha
Kirpinin Zarafeti
Kirpinin Zarafeti
kitabının incelemesinde. Bu sefer başlık değişti, içerik değişti: “Tutunamayan Aile” romanına geçtik. “Yersiz yurtsuz yaşadım ömrüm boyunca. Kendim tutunamayınca kimsenin bana tutunmasına da izin vermedim…Birbirimize tutunamadık,
Söyleme Bilmesinler
Söyleme BilmesinlerŞermin Yaşar · Doğan Kitap · 20233,732 okunma
Anın pezevenkliğini yapmadan tarihle hesaplaşılamaz. Şimdiyi ifsad etmek pahasına eleştirilebilir tarih. Yani tarihle "hesaplaşmak" yaygın ve popüler bir sapıklıktır. Bir başka gereklilik senkron kaymasıdır. Kişi, öteki öznelerle zamandaş/senkron olduğunu unutmalı, sanal zamanı (geçmiş/gelecek) sopa kılmalıdır. - Dördüncü kuşaktan enişten benim dördüncü kuşaktan yengemin tavuklarını çalmış. Bu yüzden bana tavuk vereceksin. - Altıncı kuşaktan kaynın benim altıncı kuşaktan eltime hareket çekmiş. Bu parmak mabadına girsin.
YÜCE ALLAHIN FARZI
Larma senkronizasyonu ifade açısından değer bakım kirişlerine bağlanmış olsa ki, kiriş germe açısı patlamayı dehşet verici şekilde değiştirmiş olmalı. Patlama esnası şeklen ve alenen Tanrı'nın fark baz durumuna etki etmiştir. Tanrı, reaktif açıdan derecelendirmeye aldığı iki açıyı senkron bakımından dehşet verici boyuta getirmiştir. Tanrı farmakalojisinde anlatılan olayda, Tanrı senkman fazına güç vererek tenktik fark bozomu farkını ortaya çıkarmıştır. Teklik farkı, açısal manâda Tanrı'nın ne denli hayrformunu etkilediği açıkça bilinmiştir. Tanrı farmazisi etkisiz alanda değerlemeye alınmış ve Tanrı hâkfarmazisyonunu tetikleyici uzay-zaman kraksiyonunu bükmesine neden olmuştur. Saygılarımla...
Sanırım yığınlar ve ben bir tür şuursuz senkron içerisinde olmalıyız.
Sayfa 139
Reklam
Kurgucuk
Öğle sonrasında içimde bunaltı, attım kendimi dışarı. Uğulduyor, fırlıyor oraya buraya şehrin hırçın çocuksu rüzgârı. Başımda ağrı. Asfaltta sürterek ayaklarımı, ellerim cebimde yürüyorum alnım kırış, içim kırış. Kâzım abi konuşuyor pencere kenarında yarım yamalak görünüyor omzu, gövdesi hiç görünmeyen Hayriye ablaya bakıyor, başka kime
İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor, sürekli depresyondayım, saçlarım dökülüyor, her şey ağır çekim halinde, konuştuklarım iki üç saniye geriden geliyor gibi bir his içindeyim. Beynimle kulağım arasında senkron kayması var. Üçüncü sınıf yerli dizilere döndü hayatım.
Erdemlerim, ön camı yıkayan püskürtme suyla neredeyse kusursuz bir senkron içinde parçalanıp hiçlik içinde kayboluyor.
Sayfa 51 - 2. BASIM: ARALIK 2022 - TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
Bu kadehi de zamana kaldıralım nolacak
Zaman kavramıyla aramda bir husumet vardı doğuştan gelen. Senkron sorunu yaşıyordum. Ya geç kalıyordum ya erken varıyordum her şeye.
Sayfa 70
Reklam
“Yanıma oturdu. Hiç bırakmadı elimi. -En korkuncu nedir bilir misin? Aşkta senkron tutturamamak. Yani sevilirken sevmeyip, severken sevilmemek. Sürekli pişmanlık duyar insan.”
Sayfa 62
"Zihnim bedenimden farklı bi ritimde yaşıyor," diye açıklıyorum bunu Eda'ya, "bırak kolumu bacağımı, be­nim zihnimle bedenim arasında bile senkron yok."
Sayfa 256 - Can YayınlarıKitabı okudu
126 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Goethe’nin okuduğum ilk kitabı. Anlatım tarzını, üslubunu çok beğendim. Yazarın sosyal zekası, farkındalığı çok yüksek. Oscar WİLDE ve Platon’u okurken da aynı hisse kapılmıştım. Aynı bilgelik; bu bilgelik ve farkındalık sebebiyle topluma adaptasyon sorunu, senkron tutturma uğruna kendi düşüncelerinden kaçış ve başaramadığında vazgeçiş… Kendimden çok şey buluyorum bu tarz kitaplarda. Aslında kitap imkansız bir aşkı konu almış ama benim kitaptan çıkarımım daha ziyade Werther’in gelgitlerine yönelik oldu. Dolayısıyla Goethe benim nezdimde çok ayrı bir yere yerleşti. Herkese tavsiye ederim.
Genç Werther'in Acıları
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021120bin okunma
139 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.