Hızır
Biri varmış, biri yokmuş... Bir Padişah varmış. Bu Padişah bir gün tellallar bağırttırmış: "Kim bana Hızır’ı bulup getirirse ona ne isterse vereceğim," diye. Hızır’ı kim bulabilir? Hiç kimseden ses çıkmamış. Bir fakir adam varmış. Bir sürü oğlu uşağı varmış bunun. Karısına demiş ki: "Karı, nasıl olsa hepimiz nerdeyse açlıktan
Ben çocuklara sordum, büyüyünce ne olacaksınız? Çocuklar da bana sordu, “Siz büyüdünüz de ne oldu? Tam bir muhasebe sorusu… Gerçekten de ben veya sen büyüdün de ne oldu? Büyürken, Allah’a olan sevgin büyüdü mü, ilmîn, irfanın takvan büyüdü mü, yaptığın hizmetler, fayda verdiğin insanların sayısı büyüdü mü? Bunların büyümediği bir yerde insan büyür mü?
Reklam
“Herkes iş yapıyor, sen neden burada yatıyorsun kardeşim?" "Bugün kirpiğim ağrıyor aslanım ya," dedi Gökdeniz yalandan bir sızlanmayla. "Siz hazırlayın da ben yemeğe gelirim."
Arapçayı bilmeden hafız olmak
Bence bahis mevzusu olacak şey, ayrı ayrı okul de- ğildir. Millete dinini, imanını, bütün insanlık ihtiyaçları- nı vermek için bir yer vardır ki, ona okul derler. İsterse- niz medrese diyelim. Fakat ona başka, ötekine başka bir şey demeyelim. Başka bir şey olamaz. Bir tane olur ve o hakiki bir millet yetiştirecektir ve İslam yetiştirecektir. Bu
SİZ AŞKTAN N’ANLARSINIZ BAYIM?
Saydım,insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardır. Aşk diyorsunuz ya Ben istemenin Allahını bilirim bayım ! … İnsan kaybolmayı ister mi? Ben işte istedim bayım. Uzaklara gittim Uzaklar sana gelmez,sen uzaklara gidersin. Uzaklar seni ister,bak uzaklar da aşktan anlar bayım! … Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Acının ortasında acısız olmayı … Siz aşkı ne bilirsiniz bayım Aşkı aşk bilir yalnız!
Çünkü görünüşe gore siz 'var” ifadesini kullandığınızda ne demek İstediğinizi çoktan biliyorsunuz: Bizse bir zamanlar anladığımızı sanıyorduk, oysa şimdi mahcup olduk.”
Reklam
''Aslında senin uyanmanı beklerken hep seninle yapmayı planladığım bir konuşma vardı. Seninle orada, yerin altında bir konuşma yapmıştık. Ben o günden beri bunun hayaliyle yaşıyorum Kumru. Tek başıma bir eve çıkarken bile büyük bir eve taşınmak istedim çünkü her zaman senin için de bir odam olsun istedim. Biliyorum çok büyük bir geçmişimiz yok ama benim hayatımdaki insanlar öyle sahte insanlardı ki siz benim tanıştğım en gerçek kişilersiniz. Sen sanki benim hep hayalini kurduğum kız kardeşimsin, arkadaşımsın. Söylemek istediğim şey şu .. Eğer istersen... Ben senin benimle yaşamanı çok istiyorum Kumru. Odan seni bekliyor." Nisan'ın sözleri beni belki de hayatımda hiç duygulanmadığım kadar duygulandırdı. Gerçek dostluğu yerin üzerinde bir kez bulamayıp yerin altında bulacağımı nasıl bilebilirdim? Gariptir ki her biri ailemden biri gibi hissettiriyor. Hepsinin sesi, bakışı çok tanıdık. Hepsi bana tutsaklığı ve özgürlüğü hatırlatıyor.
"Sen şimdi bunu biliyorsun ve Kumru'nun o kadınla aynı eve gitmesine engel olmak istediğimde beni tuttun, öyle mi abi?" diye sordu Uraz burnundan soluyarak. "Tuttum tabi. Oğlum bunu kızın babası da biliyor, teyzesi de biliyor, hepsi biliyor. Kızın kendisi de öğrenecek, belki de ögrendi bile! Bak anlasana şunu, sen ben biz kimiz ki? Bizim bu hikayedeki yerimiz ne?" diye sordu Araz sigarasını küllüğe bastırırken. "Kumru benim..'' dedi ve durdu Uraz. "Senin ne?" "Benim... değer verdiğim...bir arkadaşım." deyiverdi sadece. Araz pencereyi kapattı ve Uraz'ın yanına oturdu. "Ne kadar değer verdiğin?" diye sordu sessiz bir sesle. "Neyi merak ediyorsun abi? Açık açık sor." Araz sinirle gülümsedi, Uraz'ın bu agresif halleri ona kendi gençliğini hatırlatıyordu. Onda kendini görüyordu. "Bak bir yıldır her gün hastanedeydin. Bana hiçbir zaman açık açık Kumru'nun sendeki yerini anlatmadın. Bu kız senin için ne? Siz bu kızla birbirinizi ne kadar tanıdınız? Olsa olsa iki hafta, hadi bilemedin üç hafta desen birbirinizi ne kadar tanımış olabilirsiniz ki?"
"Yahu kız yavaş yavaş düzelecek işte, kimse sana ömür boyu sırtında taşı demiyor ki. Üstelik benim evladım olsa ben ömür boyu sırtımda da taşırım. Ne var bir süre ilgileniversen. Kız kaybolunca bayılıp duran sen değil miydin?" Bu olanlara inanamıyordum. Teyzemin anneme söylediklerine, benim hakkımda bunların söylenmek zorunda olmasına inanamıyordum. Kalbim ağrıyordu. Bu nasıl bir kimsesizlikti? "Benim bir hayatım var, sen de biliyorsun. Çalışıyorum, yeni yeni arkadaşlarım var, hem Özer'le daha yeni başladık..." "Mesele bu, değil mi Nazan? Kız kayboldu bayıldın ayıldın, kendini yerlere attın! Sonra kız bulundu, bir yıl komada kaldı, hayatına baktın. Baktn ki hayatna biri de girdi, şimdi de sana yük gibi geliyor değil mi? Bu çocuğu dünyaya siz getirdiniz. Kendi kendine zorla senin rahmine girip sonra zorla oradan çıkmadı. Siz yaptınız. İkiniz de ilgileneceksiniz. İkiniz de yanında olacaksınız. Bir daha ağzından böyle cümleler duymayacağım."
Hatice Gül yazdı... EFELYA'YI BEN DE OKUDUM... Kitapta büyük bir kusur var hocam, 1'i 3'e bölememişsiniz. Gönül koymayın lütfen, bu konuya aşağıda değinmeden edemeyeceğim. "Adamın biri bir gün..." diye başlayan cümleler, buradan Artvin'e yol olur. Adam'ın biri her gün, her saat, her dakika eliyle, eliyle
Reklam
ALİ Meryem Teyze. MERYEM Ne işin var senin oğlum burada? ALİ Medine'yi soracaktım. MERYEM Medine seninle değil mi? Siz birlikte kaçmadı­ nız mı? ALİ Kaçacaktık. Ama gelmedi Medine. Yalvarırım söyle, başına bir şey mi geldi Medine'nin? MERYEM Aah, Ali, oğlum, ben de seninle kaçtı sandım. Ne bileyim? Nerede bu kız? ALİ Gülşen'le mektup gönderdim. Sen iki haftadır salma­ yınca, hasretine dayanamadım, kaçalım dedim. O da istiyordu. Kararlaştırdık. Saatlerce bekledim, gelmedi. Doğru söyle Meryem Teyze, Medine içerde, iyi değil mi? Söz, kaçırmayacağım. Bir göreyim yüzünü, iyi ol­ duğunu, ha, sonra giderim. Bırakırım peşini. MERYEM Medine yok oğlum. Seninle kaçtı diye . . . Ze ynep Kaçar hammet de peşinden gitti. Bulamadım diye döndü sa­ baha karşı. Medine diye bir kızımız yok arhk dedi. Vurdu, uyudu. Ben de oh dedim içimden, kaçh kurtul­du Medine. Büyük şehre gider, evlenir Ali'yle. Nerede bu kız oğlum? Başına bir şey geldi yavrumun.
Sayfa 89 - Mitos Boyut yayınları 2011Kitabı okudu
"Kaldı ki, yaşadığımız şu sefil hayatın doğal sonuna varmasına bile izin vermezler. Ben gene talihli sayılırım, onun için pek o kadar yakınmıyorum. On iki yaşındayım, dört yüzden fazla çocuğum oldu. Bir domuz için çok doğal. Ama hiçbir hayvan sonunda o gaddar bıçaktan kaçamaz. Siz, karşımda oturan genç domuzlar; bir yıla kalmaz, bıçağın altında ciyaklaya ciyaklaya can verirsiniz. İnekler, domuzlar, tavuklar, koyunlar; bu korkunç son hepimizi bekliyor, hepimizi. Atların ve köpeklerin yazgısı da bizimkinden farklı sayılmaz. Sen, Boxer, şu koca kasların gücünü yitirmeyegörsün, Jones o saat, sakat ve kocamış atları alan kasaba satar seni. Kasap da gırtlağını keser, kazanda kaynatıp av köpeklerine mama yapar. Köpeklere gelince; yaşlanıp dişleri dökülmeyegörsün, Jones boyunlarına bir taş bağlar, en yakın göle atar.
Erkek Domuz ReisKitabı okudu
“Haftaya aynı şeyi yeniden yapacaz,” derken üzgündü. “Neye yarar ki? Bazen gezgin bir avare olsam diyorum. Hiç çalışmadan geçinip gidiyolar. Oh be! Elimde bir bardak biram olsun yeter. Ama nerede bende gidip köyde o birayı dilenecek girişkenlik...” “Tabii ya, haklısın! İş hayvanı olacağına avare ol. Yaşarsın ahbap, yaşarsın. Şimdiye kadar yaşamadığın gibi hem de.” “Şunlara bak, şunlara!” diye haykırıyordu. “Hepsi benim! Üstelik bedava. İstesem gidip şu ağacın altında bin yıl yatar uyurum. Hadi Mart, gel, atalım kendimizi dışarı. Ne diye bi an daha bekleyelim... Orada hiçbi şey yapmama ülkesi, benim de o ülkeye bi biletim var... hem de sırf gidiş, anasını satayım.” Martin kahkahalarla gülerek onu tutup işe başlattı. Salı gecesi yeni çamaşırcılar geldi ve haftanın kalan kısmı onlara işi göstermekle geçti. Joe onlara sistemini anlattı ama kendisi çalışmadı, oturdu. “Hele bi dokunsunlar,” diye kararını bildirdi, “hele bi. İsterlerse kovarlar, ama kovarlarsa ben de istifa ederim. Önceki gibi çalışmak yok artık, sayende. Bundan sonra yük vagonlarıyla gezer, ağaçların gölgesinde yan gelir yatarım. Artık siz çalışın bakalım köleler! Aynen öyle. Köle gibi çalış! Köle gibi terle! Sonunda sen de benim gibi çürüyecen toprağın altında, ölünce. Eee, ne farkı kaldı ha? Söyle bakalım, uzun vadede ne farkı kaldı?” (Sayfa 172-180-181)
Sayfa 180 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Hayallerimde bile sana söyleyemediğim şeyleri yazacağım şimdi, Siz yerine Sen demek gibi. Oysa bu kadar dökülüp saçılmak, bu kadar açılmak için ancak ölüme yakın olmak lâzımdır. Bu kadar cesur olmak için de kavuşma ümidinin kalmaması. Ben işte bu haldeyim.
Sayfa 393 - TimaşKitabı okudu
Bir Evlilik nasıl ilerler
Ebu Müslim Havlani bir toplulukta konuşulanları dinlemekteymiş. Hemen hepsi de hanımından şikâyette bulunmaktaymış. Ancak Ebu Müslim’de şikâyet filan yoktur. Demişler ki: – Veli gibi bir hanıma düştün de sesin sedan çıkmıyor değil mi? Omuzlarını silkerek cevap vermiş: – Bizimki veli filan değil kelimenin tam manasıyla delidir deli!... – Öyle ise,
Sayfa 53 - Destek Yayınları
Resim