Septimius Severus'un bir yasası dolaysızdır ve asıl noktaya değinir: "Başkalarının işleri kadınlara emanet edilemez, açtıkları davalarla kendi çıkarlarını ve kârlarını takip etmedikçe."
Bi kara yazgı duvarda
Akıp gidiyor aşağılara
Eskiden çok düşünürdüm
Şimdileri de hiçliğim
Hani demiş ya Septimius Severus "her şey idim hiçbir şeye değmezmiş" hah işte tam da oradayım.
Türkler bu dünyaya tarihin en geç adım atan Akdenizlileridir. Ama büyük ve çabuk bir fütuhada bu medeniyeti benimseyen ve yeni bir yüz kazandıran tarihi uluslardandır. Kudüs'ü 1516 yılının Aralık ayında Yavuz Sultan Selim aldı. 400 sene sonra bir aralık ayında da çekildik. O günden beri hiç kimsenin Orta Doğu'ya daha iyi bir düzen getirdiğini söylemek mümkün değildir.
Hele şu son birkaç yılın olayları içinde ne Suriye'ye gidebiliyor, ne Filistin'de rahat bir ziyaret gerçekleştirebiliyor, ne Mısır'da oturup eğitim ve araştırma yapabiliyor ne de Libya kıyılarında en iyi muhafaza edilmiş Roma şehri olan Septimius Severus'un doğduğu Leptis Magna'nın tadına varabiliyoruz. Beşeriyet tarihinin ilk muhteşem basamağı Mezopotamya'yı görecek cesarete sahip olana aşk olsun.
Akdeniz'in çevresinde hiç kimse Roma kadar yaygın yaşayamadı. İmparatorları, filozofları ve mimarları bile ya İspanyadan ya İllirya'dan (bugünkü Adriyatik, Arnavutluk), Arabistan'dan ve Libya'dan (Septimius Severus) çıkmıştır. Napolyon bu dünyayı birleştiremedi. Mısır'da yenildi ve çekildi. İngiltere'nin hiç de öyle Napolyon'unki gibi romantik ve uçuk idealleri yoktu. Britanya'nın gayet gerçekçi ve faydacı bir yaşam ve idare tarzı vardı. Orta Doğu onun gelişiyle dünyaya hakikaten ters kapıdan açıldı ve bugünkü çıkmaza da saplandı.