O her şeyin mutlaka bir iz bırakacağına inanıyordu, izsiz şey olmazdı; kuşların bile izi vardı gökyüzünde, sözcüklerin dişte, bakışların yüzde.Güvercin, tahta merdivenleri hiç çıkmamış, kümesin önünde yem tasını unutmamış, güneşli günlerde kağnı tekerleğine sırtını verip dantel işlememiş, pencere camına burnunu gömüp of çekmemiş ya da altın sarısı saçlarını sarkıtarak eğilip sokağa bakmamış gibi, ardındaki her şeyi silerek kaybolamazdı.Buralarda bir yerde izler olmalıydı, en azından onu iten ya da çekip götüren her neyse onun izleri ...Farklı eksikliklerin içine gizlenmiş bir fazlalık belki, bir eksiklik.Bu, bir boşluk bile olabilirdi.
İnsanlar genellikle dertlerinden kurtulmak için geleceğe kaçar; zamanın yoluna düşsel bir çizgi çeker, bu çizginin ötesinde o anki dert ve sıkıntılarının sona ereceğini sanırlar.