> Evet, aradan uzun zaman geçti biliyorum, ama sonunda bir incelemeye daha geldik ve ben yaklaşan serin havalarla birlikte, artık bir şeyler karalama ihtiyacını daha çok hisseder oldum. Sanırım bu biraz mevsimsel gibi görünüyor ve böylesi yağmurlu havalarda insan daha çok içe çekilmek, içinden, aklından geçenleri kâğıda dökmek istiyor. Aslında,
ŞİMDİ BANA KAYBOLAN YILLARIMI VERSELER
"Merhaba benim adım Altay 4 Nisan 2017 den bu yana geçmişe gitmekteyim."
Böyle başlıyor işte Altay'ın hikayesi
Her gün bir önceki güne açıyor gözlerini Altay
Ben sürekli düne uyansaydım ne yapardım aceba diye düşündüğümde aklıma bir sayısal falan oynayım geliyor:)
Hep derler ya şimdi bana kaybettiğim yıllarımı verecekler bir de şimdiki aklımı diye
Yazarımız vermiş işte
Benjamin Buttonun Tuhaf Hikayesi' ni hatırlatıyor biraz
Elinize aldığınızda bir solukta bitirebileceğiniz bir hikaye
Karantina döneminde film tadında sıkmayacak yormayacak bir kitap okumak istiyorum derseniz tavsiye ederim
O ZAMAN YIKILSIN DUVARLAR
Kısa etkili heyecanlı bir solukta okuyacağım bir kitap istiyorum diyorsanız bu kitabı okuyabilirsiniz.
Her zaman sonda söyleyeceğim şeyi başta söyleme gibi bir huyum var. İncelemeye de böyle başlamış bulundum. Neyse belki incelemenin sadece başını okuyup geçen arkadaşlar için iyi birşey olabilir bu.
Artık asıl konuya geçecek olursak kahramanımız Yakamozun günlük rutin hayatının ortasına tabiri caizse laps diye düşen Anna' nın hikayesini okuyacağız bu kitapta. Nazilerden kaçarken duvara hapsolmuş bir kızın hikayesini. Yakamozun yaşadıklarının gerçek mi yoksa bunlar beyninin ona oynadığı bir oyun mu çelişkilerini
Bazıları sevmese de ben kitabın sonunu bazen kendim yazmayı severim. Diğer incelemeleri ve yazarın sonsöz kısmında yazdıklarını okudum kitabın sonunu farklı bekleyenler veya
hala kitabın bitmediğini kafasında devam ettiğini yazanları okudum. Ben de sonunu kendim kafamda farklı farklı devam ettirip bitirdim.
Böyle olmasını da sevdim. Farklı bir kitap okumak istiyorum derseniz okuyun efenim
Duvar ve AdamSercan Leylek · Bilgi Yayınevi · 201995 okunma
Bir sabah uyanıyorsun, takvimler bir gün öncesini gösteriyor. Yarına değil, düne uyanmışsın. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Kaç yıllık ömrün kaldığını biliyorsun. Şuan kaç yaşındaysa ömrün de o kadar. Bugünden itibaren senin için insanların ölümü doğum günlerine, doğumu ölüm günlerine dönüşüyor...
Filmi yapılsa izlenme rekorları kıracak harika bir senaryosu var kitabın. Hala tanışmadıysanız, sonraki siparişlere bu kitabı ekleyin, Sercan Leylek'in kalemiyle tanışın. Pişman olmayacaksınız. :) Keyifli okumalar...
“Her adımımda çiçeklenen varlığım, ancak bir kitabın yapraklarında ağaca dönüşebilirdi. Güneşli bir ormana yürüyorum, şehri geride bıraktım.”
Sercan Tunalı
İnsanoğlunun bu dünyadaki amacı nedir ki, ye iç yat düzen kur, düzeni yok et, yan gel yat mı? Siz bir hayvan grubunun başka bir hayvan grubuna savaş açtığını gördünüz mü? Yada bir hayvanın burası benim ülkem ve bu da benim sınırım ülkeme gelirken izin alacaksın dediğini gördünüz mü? Nedir bu ötekileştirme anlamadım gitti. Bu sınırlar niye var. Dünya hepimizin değil mi? Bir kuş doğudan batıya uçarken pasaport vize isteniyor mu da biz insanoğlu olarak bunu ön görüyoruz. Kaldırın sınırları herkes özgür olsun herkes istediği yerde yaşasın. Yasalar kanunlar bütün insanlar için geçerli olsun ayrım ve etnik köken olmadan sen ben ötekileştirme olmadan..
Sercan
Yer Norveç'in başkenti Oslo, yıllardan 1942 ve şehir Nazi işgali altında. Norveçli bir Yahudi olan kütüphaneci kız Anna Sophie, Nazi askerlerinden kaçarken boynundaki tılsımlı madalyon sayesinde duvarın içerisinde kaybolur. Anna Sophie, tam yetmiş beş yıl boyunca hiç yaşlanmadan duvarın içerisinde hapsolur ta ki, psikolojik sorunları olan Türk