".. Kemalizmi, Atatürk ikonolojisinden, Atatürk kültünden bağımsız ele almak zordur. İdeolojik söylem kavramının sadece sözlere/metinlere atıfta bulunmadığını, imgelerin dilini de içerdiğini unutmayalım. Atatürk imgesinin omnipresent yani her yerde hazır ve nazır oluşu, başlı başına bir şey söyler. Atatürk imgesinin kutsal görülmesi de bir
232 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Yirmi asker ve bir yüzbaşı..Yüzbaşı Tayfun, Teğmen Aykut, Üstçavuş Ömer, Sağlık Çavuşu Ahmet, Hasan, Necip, Tahsin ve daha niceleri. Osman Pamukoğlu Güneydoğu'nun dağlarında kar kış demeden vatan aşkı ile PKK'nın izini süren eşsiz Türk askerlerinin o dağlarda vatan, bayrak ve şeref uğruna verdiği mücadeleyi, kendi gözlem ve yaşadıklarını da katarak anlatmış. Yirmi kişi olarak çıktıkları bu mücadeleden yirmi kişi olarak döndüler.Yine bir yerlere ateş düştü yine birilerinin dili lal oldu. Hem çok gururlandığım hem de içinde barındırdığı terör gerçeği ve hükumetlerin buna karşı takındığı tutum ile çok öfkelendiğim bir roman oldu. . Velhasılıkelam, her Türk vatandaşının kadın erkek ayırmaksızın okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. . . "Bugün, yarın, dün hiçtir!"
Cehennemdere Kanyonu
Cehennemdere KanyonuOsman Pamukoğlu · İnkilâp Kitabevi · 2013893 okunma
Reklam
heyecanlı olurdu. Hele bir maç hatırlarım. Canımızı dişimize takmış, berabere bitirmek istiyorduk. Aykut: Kolay mı, diyor, Fener'le berabere kalmak ? Dündar: Zor, diyor. O zaman daha zordu, üç büyük takımla baş etmek. Bilakis Beşiktaş'la. Fener'den de mi zordu? - Fener'den de. O zamanlar ful takım Beşiktaş'tı. Fener'i ardı ardına dört beş kere yendiğini bilirim. O Şeref Stadı var ya, Şeref Stadı kardeşim, nasıl yerinden oynuyordu, be!
Akın Üner - Samsunspor'un Şerefi
Dedim daa, Samsunspor'un ruhuyum ben... 94 senesinde Balkan Kupası’nı kaldıran topçuların fotoğrafını açın bakın... Yüzü görünmeyen adam kimdi sanıyorsun aslanum? 98 Temmuz’unda, İntertoto Kupası’nda mağrur İngilizlerin Crystal Palace takımını 2-0 yendiğimiz maçta, kale arkasında davulu ben çalıyordum. Celil'in topuklarıyla zıplatıp adam geçtiği, Cenk İşler'in plaseyle golleri dizdiği, Serkan Aykut'un leblebi gibi saydırıp, Süper Lig’in kralı olduğu günleri de gördük daa! Daha eskilerde Hasan "at dobi" derdi, Hasbi Ağa "vur dekmüğü" diye bağırırdı, "Goool!" demesi ise Şeref'e düşerdi...
Sayfa 19 - Roza Yayınevi
392 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Ver Lefter'e, Yaz Deftere!
Ben kendimi bildim bileli Fenerbahçe taraftarıyım. Doğduğum sene, Todor Veselinovic’in çalıştırdığı 88-89 sezonunun olduğu sene. Hani o kalede Schumacher’in olduğu, savunmasında Müjdat’ın oynadığı, orta saha ve hücumunun temelini Oğuz, Rıdvan, Aykut’un oluşturduğu, 103 gollük sezonun oynandığı sene. İlk formama 95 yılında kavuştum. 11 numaraydı.
Lefter
LefterHaluk Hergün · NTV Yayınları · 201257 okunma
Daha duvağının telleri sararmamış genç kadın... Apoletinin sırması solmadan ölüme kavuşan kocan, artık yuvanıza dönmeyecek. Ağlamakta haklısın. Fakat bu harp, bu şeref ve kurtuluş harbi, o mert ve kahraman yüzbaşının binlerce Türk gencinin kanı ve senin gibi masum Türk kadınlarının gözyeşı ile başarılacaktır. Mesut olmak için ızdırabın acısını tatmak mukadderse bu akıbet hepimiz için var. Fakat biz kendimiz için değil, neslimiz için vuruşacağız.
Reklam
Kemalizm Dini !!
Yaygın halk egitiminde de durum farklı degildir. Halkevleri Teşkilatı, Idare ve Mesai Talimatnamesi’nde Halkevlerinin açılış amacı hakkında şöyle yazar: “... cumhuriyet ve inkılap esaslarını bütün ruhlara ve fikirlere hâkim mukaddes iman şartları halinde perçinlemek“.38 Istanbul Halk Fırkası Reisi Cevdet Kerim de, Istanbul Halkevi’nin açılışı
Şeref Aykut'un, Türk tarihini bir kutsal kitap, parti programını mushaf, Kemalizmi bir din, Kemalist kadroyu da o dinin müminleri olarak gördüğü çok açıktır ve Yakup Kadri'nin açtığı, Ahmet Ağaoğlu ve Falih Rıfkı'nın ilerlediği yolu mantıki sonuçlarına kadar ilerletmiştir. Hatırlatmak gerekirse dördü de bu satırları yazar, bu söylevleri verirken milletvekilidirler.
Sayfa 102 - Alp, KamâlizmKitabı okuyor
Burada sorulması gereken soru, Orhun (1933-1934)’un asıl kapatılma sebebinin ne olduğudur. Belki de hem Kaya’nın, hem de Atsız’ın yazdıklarını biraz irdelemekte fayda var. Orhun (1933-1934)’un, Şükrü Kaya’nın iddiasının hilafına, “Hitler’in propagandasını yaptığını” yahut “Nazi yardımı aldığını” gösteren hiçbir kayıt bulunmamaktadır. Alman
Aynı şekilde Atsız’ın polemiğe girdiği ve çok sert bir şekilde eleştirdiği Mehmet Şeref Aykut Edirne ve Sadri Maksudî Arsal da Şebinkarahisar mebusuydu. Bu kişilerin de derginin kapatılmasına dahli olabilir. Ayrıca Atsız’ın tarih kitaplarını eleştirmesi de derginin en önemli kapatılma nedenlerinden biriydi. Zira bu kitaplar devletin resmî tarih tezinin “karşı konulamaz” bir yansımasıydı. Tamamen bu tezin benimsetilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla yazılmışlardı. Atsız’ın yaptığıysa, açık açık, bir “alternatif tarih yazımı”na girişmekti. O, kitaplarda yazılanlara, dolayısıyla devletin resmî tarih tezine muhalefet ediyordu. “Anadolu’daki kadim uygarlıkların hiçbirinin Türk olmadığını; Türk tarihinin bir bütün, tarih kitaplarının yanlışlar ve hatalarla dolu, bu kitapları hazırlayanlarınsa cahil olduğunu” söylüyordu. Anlaşılan o ki, bütün bunlar derginin kapatılması için yeterli sebep ve “bahaneler” olarak görüldü ve Orhun (1933-1934) Bakanlar Kurulu’nun 14 Temmuz 1934 tarihli kararıyla kapatıldı. Kararın tatbiki, yahut Atsız’a ulaşması biraz gecikmiş olmalı. Zira derginin son sayısının çıkışı engellenemedi. Son sayının tarihi 14 Temmuz’da verilen kapatma kararından iki gün sonra, 16 Temmuz 1934 tarihliydi
Reklam
Aynı şekilde Atsız’ın polemiğe girdiği ve çok sert bir şekilde eleştirdiği Mehmet Şeref Aykut Edirne ve Sadri Maksudî Arsal da Şebinkarahisar mebusuydu. Bu kişilerin de derginin kapatılmasına dahli olabilir. Ayrıca Atsız’ın tarih kitaplarını eleştirmesi de derginin en önemli kapatılma nedenlerinden biriydi. Zira bu kitaplar devletin resmî tarih tezinin “karşı konulamaz” bir yansımasıydı. Tamamen bu tezin benimsetilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla yazılmışlardı. Atsız’ın yaptığıysa, açık açık, bir “alternatif tarih yazımı”na girişmekti. O, kitaplarda yazılanlara, dolayısıyla devletin resmî tarih tezine muhalefet ediyordu. “Anadolu’daki kadim uygarlıkların hiçbirinin Türk olmadığını; Türk tarihinin bir bütün, tarih kitaplarının yanlışlar ve hatalarla dolu, bu kitapları hazırlayanlarınsa cahil olduğunu” söylüyordu. Anlaşılan o ki, bütün bunlar derginin kapatılması için yeterli sebep ve “bahaneler” olarak görüldü ve Orhun (1933-1934) Bakanlar Kurulu’nun 14 Temmuz 1934 tarihli kararıyla kapatıldı. Kararın tatbiki, yahut Atsız’a ulaşması biraz gecikmiş olmalı. Zira derginin son sayısının çıkışı engellenemedi. Son sayının tarihi 14 Temmuz’da verilen kapatma kararından iki gün sonra, 16 Temmuz 1934 tarihliydi
169 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.