"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında."
Gururla söyleyebilirim: "Bu dünyadan bir
Ahmet Hamdi Tanpınar geçti ve ben onu okuma şerefine nail oldum." Bazı yazarlar vardır, geç tanırsın. Bazıları da vardır ki, geç tanımanın daha kötüsü: yanlış tanımak...
Geçtiğimiz yıllarda çok sevdiğim,
Sevgili Mo Yan, öncelikle ceketimi ilikleyerek önünde saygıyla eğiliyor, senin dehan karşısında her ne kadar haddime düşmese de, bu şaheserinin bende bıraktığı izlenimden izninle biraz bahsetmek istiyorum.
İri Memeler ve Geniş Kalçalar, 2012 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Mo Yan'ın, 1995 yılında yayımlanan, anlatıldığı döneme ayna tutması
Kitabı ilk aldığımda aşktan bi haber olan ben kitapla aşkın ne denli kudretli bir şey olduğunu gördüm. Bir kadının bir adama aşkını bu denli derin yaşaması ya da onda aşkı yaşatması beni benden aldı.
Şu cümlesinde dakikalarca takılı kaldım;
Bir ceviz ağacının en güzel şekliydi aşkın bavulu. Nazım'ın ruhunda dökülenleri yazan ellerinin yapımı tahta bir bavulun başlangıcı olmak şerefine nail oldu bu ağaç.
Bir kadının sessiz çığlıklarını anlatıyor bu kitap. Sevdiği, kendine hayat bildiği adam tarafından defalarca incinmenin diliydi sanki. Kitabın bazı kısımlarında kâh üzüldüm, kâh sevindim. Bir kadın nasıl olurda bir adama bu kadar tutulabilir. Aşk gerçekten koşulsuz bağlanmak mıydı?
"Piraye hayatı boyunca hep Nazım'da kaldı. Adresi daima Nazım'ın yüreği oldu. Kovulmuş bir misafir olmak bile kapının önünde hazır ve nazır beklemesine engel olmamıştı.
Bu cümlede göz yaşlarıma hakim olamamakla birlikte, gerçek aşk bu ise çağımız aşkları sadece bir kurgudan mı ibaret diye düşünmeden de kendimi alıkoyamamıştım.
Sanırım artık cümlelerimi sonlandırmamın zamanı geldi. Baş ucunuzda bulundurmanızı isteyeceğim yegane bir kitap Piraye'de Nazım Olmak. Benim sevdiğim kadar seversiniz umarım :)
Aşka esaret son bulsun. Adı aşk olanı azat ediyorum. Elveda aşk. Elveda Nazım...
"Kişioğlu, ister fukara olsun, ister zampara, ister avara...Yeter ki madara olmasın, mert olsun!" der Kemal Tahir. Ve ömrü boyunca karşılaştığı en mert insanların, dava ve dam arkadaşları olduğunu da sözlerine ekler...
Yaşamı boyunca Kemalist ve demokrat bir duruş sergileyen Kemal Tahir, bu duruşuna bir de sosyalist dünya görüşünü
"Ey Halit her Nerede olursanız, olun o memleket Ma'mur ve bereketli olsun" peygamber duasına nail olmuş
Allah Resulü'nün mihmandarı şerifi
Resulullah'ın dostu
Kalbi sevgilinin hasreti ile Yanan bir yürek
Benim ashabım yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız kurtulursunuz
Sözünün temsilcisi
imanla yaşanmış bir hayat
Örnek bir yaşayış
Son nefeste iman ile Şehit olma şerefine nail olan Ebû Eyyûb el-Ensârî 'nin hayatı anca bu kadar güzel anlatılabilirdi
Rabbim bizleri onların şefaatine Mazhar eylesin
Amin
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız, aynı zamanda Meclisimizin kuruluşunun 100. Yılı Kutlu Olsun.
100 yıl geçmiş, ne içerideki ne dışarıdaki düşman bitmemiştir. İçimizdeki düşmanların günümüz mabedi Twitter’dır. Bilgi birikimden uzak bu insanların Atatürk ve Cumhuriyet hakkında yazdıklarını okuyunca, eğitilmez bir topluluk olduğumuzu,
"Bir tabak kızarmış domuz ciğeri, iki kase sarı pirinç likörü. Likör ılık olsun!" (s. 19)
"Canım Kardeşim" filmini izlemiş miydiniz?
Ya da durun! Ne demek izlemiş miydiniz! İzlemeyen yoktur eminim. Doğru soru: Ağlamadan bitirebilen oldu mu?
Kanını satarak geçinen mahalleli, bu düzene uymamak için direnen, yoksul ama mutlu
Celladıma Gülümserken kitabının incelemesinde bir soru yöneltmişim siz değerli okurlara:
İsmet Özel, yaşayan en büyük Türk şair olabilir mi sizce?
Bir cümle de olsa düşüncelerinizi merak ediyorum.
Erbain
Kırk Yılın Şiirleri
Uzun zamandır listemdeydi.
Bazı kitaplar vardır, zamanlarını beklerler.
Oldukça mutluyum bu kitabı da okuma şerefine ulaştığım
Türkiyeli yazar Ahmet Ümit’in Türkiyeli okurlar için polisiyeyi mitoloji ve arkeoloji sosuna bandırarak kaleme almış olduğu Kayıp Tanrılar Ülkesi adlı kitap ile karşınızdayım. Son dönem Türkiye edebiyatının en çok satılan :) en çok okunan :) en çok raflarda kendine yer bulan :) kitaplardan birisi olma şerefine de nail olmuş durumda. ‘’Kayıp
Hakan Karataş ikilisi bu sefer daha cüsseli bir eser ortaya koymak için masa başına oturuyorlar. Bir seri olarak devam edeceğini bildiğimiz Derde Deva Randevu 1 adlı eser o kadar çok beğeniliyor ki kısa olduğu için insanlar bu ikiliye tepki gösteriyorlar, ‘’böyle güzel konseptte
Küçücük spoiler olabilir.
1910’lu yıllar… Don Nehri kenarında Kazak bir aile olan Melehovlar sıradan bir hayat sürer. Ta ki; oğulları Gregor, komşuları Stepan’ın karısı Aksinya’ya gözünü dikene dek. Buradan sonra iş bambaşka hal alır. Gregor’un yaptıklarını doğru bulmayız ama hissederiz onu. Onun insan olduğunu anlarız, hata yapabilen bir insan.
Bir Dinozor'un anılarından bahsedeceğim biraz.Öncelikle dinozor kimdir ? Kimlere denir ? Yazarın kendi tanımından size aktarmak istiyorum:
"Dinozor, tarih öncesi nesli tükenen bir hayvan değil, geçmişin doğruluğu kanıtlanmış ve yadsınamaz değerlerini yeni sentez yaparak geleceğe taşımayı amaçlayan bir yaratıktır.
Dinozor dediğimiz