"...Hayatımız son dakikalara, felaketimiz son haddine yaklaştığında, ansızın geliveren bir teselli yahut Allah'ın bir lütfu , imdadımıza yetip , kırık kalplerimize yeni umutlar aşıladığı gibi..."
Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat, İntibah, Sergüzeşt ve Zehra'nın gerek olay örgüsü gerekse roman kişileri bakımından geleneksel hikâyemizle olan göbek bağlarını saptamak ilginç olacaktır. Göstermeye çalışacağım ki bu romanlar ya âşık hikâyeleri ya da meddah hikâyeleri kalıpları üzerine kurulmuşlardır ve yine bu hikâyelerden alınmış, karşıt iki kadın tipi sergilerler. Bu iki tipten birincisine "kurban tipi", ikincisine de "ölümcül kadın tipi" diyebiliriz. Ayrı iki tür romanda buluruz bunları. Kurban tipi aşkın idealize edildiği bir öyküyü anlatan romanlarda, sevgilisine ihanet etmektense ölümü tercih eden romantik bir genç kız olarak çıkar karşımıza. Ölümcül kadın ise, cinsel tutkunun egemen olduğu ve genç bir adamın bir kadın tarafından mahvedilişini anlatan başka bir grup romanın kahramanı olarak görülür.
Türk Edebiyatın'da ilk realist eserler arasında yer alan
Sergüzeşt esaret konusunu ele alan ve paşazade ile cariyenin uygun görülmeyen aşkını anlatan kitabın kahramanı, Kafkasya'dan getirilip konaklarda halayık olarak çalıştırılan Dilber'i anlatıyor.
Kafkasya'dan kaçırılan dokuz yaşındaki Dilber, İstanbul'a getirilerek,