Orhon alfabesi ve kitabelerinin ortaya koyduğu kültürlerinin gösterdiği gibi Doğu Tukyuları, Bilge Kağan'ın nispi mülȧyemeti ile büyük medeniyetlerin izine girmek üzere bulunuyor gibi idiler. İşte bu sırada Bilge Kağan nazırlarından biri tarafından zehirlendi (734). Ölümü, Tukyu İmparatorluğu'nun içinden çıkıp kurtulamayacağı bir seri kargaşalıklar doğurdu. Oğlu Yi-jan (Çince transkripsiyonu) az sonra öldü. Yi-jan'ın yerine henüz genç olan kardeşi Tengri Kağan geçti. Yeni kağan Bilge Kağan'dan dul kalan büyük Hatun'un tavsiyelerine göre hükümet etmekte idi. Fakat 741'de zannolunduğuna göre, kendisini Ozmiş Kağan (Ozmich qaghan) unvanıyla hükümdar ilân eden ve zabitlerinden biri olan, doğu şad (chad)ı tarafından öldürüldü. Bu hadise Tukyu İmparatorluğu'nun sonu oldu. Zira Ozmiş Kağan, derhal belli başlı üç tâbi Türk kabilesi olan Basmiller, Uygurlar ve Karlukların isyanıyla uğraşmak mecburiyetinde kaldı.
4.cilt
826. İbni Ömer radıyallâhu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden biriniz bir kimseyi oturduğu yerden kaldırıp sonra onun yerine kendisi oturmasın. Fakat açılarak halkayı genişletiniz.” İbni Ömer, kendisine yer vermek için kalkan kimsenin yerine oturmazdı. Buhârî, Cum’a 20, İsti’zân
Reklam
Şeriatın Sonu: Medeni Kanun'un Kabulü
Mecelle'nin kaldırılıp, seküler bir ülkenin Roma hukukuna dayanan Medeni Kanunu'nun getirilmesiyle Osmanlı ancien regime'ine son bir darbe vurulmuş olmaktadır. Bir toplumun en temel haklarını içeren medeni hukukta da artık eski nizamın şeri yasaları değil, modern hukuk mantığıyla yazılmış rasyonel kanunlar geçerli olacaktır. Buradaki değişikliğin dindarlık-laiklik dikotomisinden çok daha önemli bir zıtlığa işaret ettiğini ve şeriatın hukuk demek olduğunu unutmamak gerekir.
Sayfa 353 - Mundi KitapKitabı okudu
GILLES Hükmedebileceğin hikayeleri tercih ediyorsun sen: Bırakmaya tahammüllün yok. LISA Bırakmak mı? GILLES Dizginlerin elinden kaçmasına, durumların çok güçlü, duyguların fazla yoğun olmasına tahammüllün yok. Sana göre her şeyden emin olmak isteniyorsa, kısa hikayelerle yetinmeli. Başı, ortası, sonu olan, kerterizle­ri belli, tanınabilir ilişkiler olmalı, belirgin etaplarla işa­retlenmiş bir yol: İlk gülümseme, ilk makaraları koyu­verme, ilk gece, ilk tartışma, ilk barışma, ilk sıkıntı, ilk yanlış anlama, ilk zehir olan tatil, ilk ayrılık, sonra ikin­cisi, sonra üçüncüsü, sonra gerçek ayrılık. Sonra yeni­den başlanır. Aynı şekilde, ama başka biriyle. Buna se­rüven dolu bir hayat denir , ama aslında serüvensiz bir hayattır, seri üretim bir hayat. Sürekli sevmek, uzun sü­re sevmek akla yatkın bir şey değil, tam bir çılgınlıktır. Makul olan yalnızca her şey hoşken sevmektir , işte aşk­taki akılcılık: Hayallerimiz sürdükçe birbirimizi seve­lim, bittiğinde birbirimizi terk edelim.
Sayfa 55 - Mitos Boyut.
Osmanlı İmparatorluğu, medrese eğitiminin hemen tamamen kolay fakat sahte eğitim olduğunu 18. yüzyılın başı ile 19. yüzyılın sonu arasında geçen sürede yavaş yavaş anlamış, bunu bertaraf etmek için de perakende tedbirler almaya yeltenmiştir. Bu tedbirler, gerçek eğitimi istemeyen bilgisizler ve art niyetliler arasında Sultan III. Ahmet (1674-1736; saltanatı 1703-1730) ve O'nun Osmanlı'nın Müslüman cemaati içine matbaayı sokan başveziri Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'ya (1660-1730), Sultan III. Selim'e (1761-1808; saltanatı 1789-1807) karşı Kabakçı Mustafa İsyanı'nı (25 Mayıs 1807-13 Temmuz 1807), Sultan II. Mahmut'a (1785-1839; saltanatı 1808-1839) karşı da nihayet Vaka-yi Hayriyye (15 Haziran 1826) ile noktalanan bir seri başkaldırmayı alevlemiş, bilhassa halk arasında cahil ve mutaassıp din adamlarının yarattığı huzursuzluğu, devlete güvensizliği ve kargaşayı asla önleyememişti.
Sayfa 108 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
_Mason Cemiyetine Giriş: _Bir şahıs, kendi isteğiyle bir mason cemiyetine dahil olamaz. Aday olmak kelimesinin manası, başlangıçtır. Cemiyete giren de yola koyulmuş olandır. Cemiyete aday olacak şahıs, o cemiyetin aday organizasyonu tarafından seçilir ki bu husus cemiyetin sosyal karakterini belirtir. Yeni adaya ruhi tesirde bulunulur. Usullerin
Reklam
GILLES Dizginlerin elinden kaçmasına, durumların çok güçlü, duyguların fazla yoğun olmasına tahammülün yok. Sana göre her şeyden emin olmak isteniyorsa, kısa hikayelerle yetinmeli. Başı, ortası, sonu olan, kerterizle­ri belli, tanınabilir ilişkiler olmalı, belirgin etaplarla işa­retlenmiş bir yol: İlk gülümseme, ilk makaraları koyu­ verme, ilk gece, ilk tartışma, ilk barışma, ilk sıkıntı, ilk yanlış anlama, ilk zehir olan tatil, ilk ayrılık, sonra ikin­cisi, sonra üçüncüsü, sonra gerçek ayrılık. Sonra yeni­den başlanır. Aynı şekilde, ama başka biriyle. Buna se­rüven dolu bir hayat denir, ama aslında serüvensiz bir hayattır, seri üretim bir hayat. Sürekli sevmek, uzun sü­re sevmek akla yatkın bir şey değil, tam bir çılgınlıktır. Makul olan yalnızca her şey hoşken sevmektir , işte aşk­taki akılcılık: Hayallerimiz sürdükçe birbirimizi seve­lim, bittiğinde birbirimizi terk edelim. Artık düşlenen biriyle değil de, gerçek biriyle yüz yüze geldiğimiz an­ da ayrılalım. USA Hayır, hayır, benim istediğim bu değil! GILLES Sürekli sevmek, uzun süre sevmek doğaya aykırı­dır. LISA Hayır.
BİR DESTAN GİBİ: İMALÂT-I HARBİYE
Osmanlı Anadolu'su, her türlü sanayi tesislerinde, teknik cihazlanmalardan, santrallardan ve bu arada sanayi ve teknik alanında yetişkin insan kadrosundan yoksun bir ülkeydi. Zaten Osmanlı Türkiye'si, bir açık pazar, bütün endüstriyel ihtiyaçlarını yabancı ülkelerden satın alan ilkel bir tarım ve hammadde üreticisiydi. Bir yarı
Sayfa 410 - Remzi KitabeviKitabı okudu
_Mustafa Kemal, bir Türk’tü; Türk olmaktan gurur duyuyor; “Türkiye Türklerindir” parolasıyla yaşıyordu. Ne Tanrı’dan, ne bir kişiden ne de kurumdan çekinmeyen, tam bir devrimciydi. Onun için resmi ya da kutsal olan hiçbir şey yoktu. Türkiye’yi Padişah’ın ehliyetsizliğinden ve despotizminden olduğu kadar, yabancıların pençelerinden kurtarmakla
. Ve eğer düşünürseniz, yirminci yüzyılı katlanılabilir kılan hemen hemen her şey Kaliforniya'daki bir garajda icat edildi: Apple bilgisayarı... . . .
Reklam
Masonluk, Nostradamus, Kanlı Kontes...
(Kara Büyücü, İblis’in Peygamber'i Crowley'in ilhamları)_ _Abrahadabra; Ra-Horus’un Peygamberi. _Ölüm, köpekler içindir. _Düşkünleri ve mutsuzları ezin. Bu aptal insanların dertlerine azıcık bile endişelenme sakın. _Bir dilenci sefaletini asla gizleyemez. _Lütuf yok. Suçluluk yok. Tek kanun: İstediğini Yap. _Hayvan gibi olma,
Şah Mat, İtalyan yazar Mario Mazzanti ' nin muhteşem bir şekilde kurgulamış olduğu ilk polisiye romanıdır. Polisle satranç oynayan bir seri katil... Acımasız, kararlı, unutulmak istemeyen ve şehrin korkulu rüyası olmayı amaçlayan bir seri katil ... Çözüm hep avuç içinde gibidir ama bir türlü ulaşılamamaktadır... Roman son derece sürükleyici. Okurken kendimi adeta içinde buldum. Olayları, karakterleri gözümde net bir şekilde canlandırdığımı söyleyebilirim. Yer yer korku sarmasına rağmen merak duygusu ile kitabı elimden bırakmak istemedim:D Öyle ki alıntı yapmayı unuttuğumu da sayfa sonlarında farkettim:) Okurken ben gayet keyif aldım. Sadece sonu beklentimin biraz daha altındaydı. Sanırım o da beklentiyi fazla yüksek tutmamdan kaynaklandı. Ama güzeldi yine bir hayal kırıklığı yaşamadım. Özellikle polisiye severler için mükemmel bir kitap. Keyifli okumalarツ
Sayfa 512Kitabı okudu
_Sıradan sözcüğü neden bir küçümseme ya da bir hakaret ifadesidir? Neden sıradan olmayan sözcüğü, olağanüstü seçkin gibi takdir ifadelerini içinde barındırır? Neden sıradan olan her şey alçak ve bayağıdır? Sıradanlık, türün doğuştan sahip olduğu şey demektir. Onların kendilerine özgü alametifarikaları yoktur: Onlar tıpkı seri imalat mamulleri
. O, bir bilgi ağacından çok, bir fikir çalısı gibiydi. . . .
121 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.