Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İlhan Mansız
Bir röportajda, 1999-2000 sezonundaki Samsunspor yıllarında çekilen takım fotoğrafını gören Mansız, çok iyi bir kadroya sahip olduklarını belirterek "Bu benim ikinci senem galiba. Geldiğim sene sezon açılışı öncesi Başkan İsmail Uyanık, Tümer Metin'in eline, entelektüel yapısı olduğu ve konuşması düzgün olduğu için bir konuşma hazırlayıp verdi. Taraftarların önünde, Tümer okurken takımın çok iddialı bir kadro olduğunu, şampiyonluğa oynayabileceğini söylediğinde ben bir soluma baktım. 'Ya dedim; ne diyor kendi kendine'. Fakat üç sene sonra bu sözlerin kıymetini veya anlamını kavrayabildik. Çünkü yanılmıyorsam, 7 veya 8 kişi buradan üç büyük takıma transfer oldu. Yanılmıyorsam hocamız da rahmetli Erdoğan Arıca'ydı. Kendisiyle çok özel bir ilişkimiz vardı. Bir baba-oğul gibi. Zaman zaman küserdi, zaman zaman ben gönlünü kırardım hocanın ama gönlünü almasını bilirdim. Nur içinde yatsın. Güçlü bir kadro güçlü bir ekipti. Ertesi sezon Celil’le Serkan gidince bu sefer yük Tümer ve bana bindi ve biz ön plana çıktık diyebilirim. 2000-01 sezonu çok iyi geçti ve İstanbul'a geldim.”
Eflatun Kitaplar
Serkan Aykut
Serkan Aykut, Samsunspor’un kralıdır. 1999-00 sezonunu gol kralı olarak kapatmasının yanında Süper Lig’de attığı 188 golün 165’ini Samsunspor formasıyla kaydetmiştir. Türk futbol tarihin en büyük golcülerinden biridir Serkan Aykut. Bizim gibi Samsunsporlular içinse daha da özel biri elbette. Süper Lig’de oynadığı 336 maçta 188 gol atmış bir isim. Genel sıralamada 7. durumda; gol ortalaması olarak ise Tanju Çolak ve Metin Oktay’ın adından Aykut Kocaman, Burak Yılmaz ve Alex De Souza ile birlikte 3. sırayı paylaşıyor. Modern zaman golcüleri arasında ise 1. sırada yer alıyor. Ayrıca Tanju Çolak (24 Yaş 110 gün) ve Serkan Aykut (24 Yaş 239 gün) 24 yaşında 100. gollerine ulaşarak bunu başaran en genç isimler oldular.
Eflatun Kitaplar
Reklam
“Bazı çocukların sahip olup da bazı çocukların sahip olamadığı güzelliklerin bulunduğu sistemleri, kabullenemiyorum. Sanırım, ben koca bir aptalım. Diğer çocukların günahlarının ne olduğunu, anlayamıyorum.” Çocuklarımızdan biri makarnaya talim ederken, diğeri kuş sütü eksik sofralarda oturur. Biri yazmaya defter kalem bulamazken, diğeri özel öğretmenlerden bilgisayarlı eğitim görür.
Eğer bir insan kalbini ortadan ikiye kesip içine bakarsanız iki karıncık ve iki kulakçık olduğunu görürdünüz. Bu karınck ve kulakçkların arasında da kapakçıklar vardı. Zira bu kapakçıklar kalp, kanı bir başka bölmeye pompaladığında kanın geri dönmesini engelliyorlardı. Böylece kan, hep tek yönde akabiliyordu. Bu kapakçıklar normalde birkaç parçadan oluşuyordu. Üç parçadan oluşanlara triküspit (üç ka pakçıklh) iki parçadan oluşanlara ise biküspit (iki kapakçıklı) adi verilmişti. Kalbin sol kulakçik ve sol karınak arasındaki iki kapakçıklı kapağın bir de özel bir adı vardı: "Mitral kapak." Bu kapak kalp için önemliydi. Mesela mitral yetmezlik birçok kişi nin hayatını oldukça zorlayan bir durum olabiliyordu.
Bugün ne yesem? Bir önceki kısımda da belirttiğimiz gibi, genellikle tüm insanlığın hastası olduğu ortak yiyecekler vardır. Güzel kızarmış bir bifteği çekici bulmayacak kişi sayısı azdır. Ya da çikolatadan nefret ediyorum, çok kötü bir tadı var diyecek olan. Bununla beraber birçok insanın özel ilgi duyduğu yemekler vardır. Eğer yeterince sorgularsanız bamya seven insanlarla bile karşılaşabilirsiniz. Yani yemek zevki ya da damak tadı dediğimiz bir olay vardır. Peki, tam anlamıyla nedir bu olay? Neden bazı yiyecekler bize çok daha fazla çekici gelmektedir? Artık bu olayla ilgili kimin sorumlu olabileceğini aşağı yukarı tahmin edebiliyorsunuzdur.
Sayfa 201Kitabı okudu
Sevmek, dünyanın en zor mesleğidir. Belki karşılığını alamayacaksın ama, bir ömür çalışman gerekir. Sevmek öyle zor bir şey ki, her gün karşılığı elbet bir gün alacakmışsın umutlarıyla yaşamayı öğretir. En ağır işçiliktir, aşkın uğruna bir ömrü hiçe saymak. Yaşama imkanın varken, tüm mutluluklardan, sırf o yok diye vazgeçmeyi gerektirir.
Reklam
Ben sana ölümün kıyısında yaşama tutunmuş bi hayattan geliyorum.
Bir sonraki bölümde göreceğimiz gibi, bağırsaklarınızda yaşayan bu minik canlılar, ödül merkezinizde doğrudan etkili olan kimyasalları salgılayabilmektedir. Ayrıca arzularınızı ve yemek yeme davranışlarınızı çok rahat etki altına alabilmektedirler. Diyelim ki onların hoşuna gitmeyen bir diyet yapmaya başladınız. Hemen vagus aracılığıyla beyninize sinyaller göndererek bırakmaya çalıştığınız yemekleri size yeniden yedirtirler. Özetle, bağırsağınız birçok noktada beyniniz üzerinde oldukça kuvvetli bir kontrole sahiptir. Çünkü yukarıda da defalarca özetlediğimiz gibi beyne doğrudan bağlanan özel yollara sahiptir.
Sayfa 151Kitabı okudu
Vagus
Bu sinirlerin hem özel isimleri hem de numaraları vardır. İşte bu on iki sinir yolundan on numara olanın adı vagustur. Ne güzel bir isim. Türkçe karşılığı başıboş, gezgin gibi anlamlara gelmektedir. Peki, bir sinire neden böyle bir isim konulur? Çünkü diğer kraniyal sinirler doğrudan hedef organa gidip gelirken, vagus, başta sindirim sistemi olmak üzere birçok organla önemli bağlantılar halindedir. Beynin sindirim sistemi ve bağırsaklarla olan etkileşiminde önemli bir rol oynar. Vagusu beyne giden bir otoban gibi düşünebilirsiniz. Beyne giderken birçok organa da yan yol veren bir otoban. ESS ve beyin arasında yaklaşık 100 milyondan fazla nöronu birbirine bağlar. Vagus siniri bağırsaklara gittiği gibi akciğerlere, kalbe, hatta ses tellerine bile gider. O nedenle stresli olduğunuzda sesiniz çatallaşır, kalp atışınız hızlanır, nefesinizin hafif daraldığını hissedersiniz ve sanki bağırsaklarınızda bir şeyler düğümlenmektedir. Vagus siniri hem OSS hem de ESS'nin ortak kullandığı önemli bir bağlantı yoludur. Örneğin bir araştırmaya göre vagusun bloke edilmesi kilo kaybına neden olurken, uyarılması farelerde aşırı yeme davranışına neden olmaktadır. Bunun anlamı şudur. Bağırsaklarımız vagus aracılığıyla beyne sinyaller göndererek yemek yeme düzenimizde söz sahibidirler. Yemeğin eninde sonunda gideceği yeri düşündüğünüzde, bu konuda çok da haksız sayılmazlar.
Sayfa 149Kitabı okudu
Omuriliği, birçok kabloyu içerisinde barındıran bir boru gibi düşünebilirsiniz. Bu boru içerisinde binlerce sinir kablosu gideceği noktaya ulaşmaktadır. Fakat bazı sinir kabloları vardır, bunlar vücuda giderken omuriliği kullanmaz, doğrudan hedef organa giderler. Bu sinirlere "kraniyal sinirler" denir. Bu sinirlerin sayısı sadece on ikidir. Yani doğrudan beyinle iletişim kuran on iki çok özel yoldan bahsediyoruz. Beyin ile hedef organ arasında doğrudan bağlantıda olan bu sinir yolları daha çok göz, burun, kulak gibi yapıların işlevlerinde önemli rol oynamaktadır.
Sayfa 149Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.