ÖMÜR HANIMLA GÜZ KONUŞMALARI ...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin
aşırı güzel hikaye
“Ben dünyayı Allah’ı bulmak için terk etmedim. Onu evimde ve her yerde bulmaktaydım. Ben insanları terk ettim. Çünkü ahlakım ahlaklarıyla, düşlerim düşleriyle uyuşmuyordu. Şehirleri terk ettim. Çünkü artık şehirlerin kökleri yerin derinlerinde, dalları bulutların üstündeydi; ama hırs ve kötülük çiçekleri açan, keder ve kaygı meyveleri veren yaşlı bir ağaç gibiydiler.” Sonra sesini daha da yükselterek dedi ki: “Yalnızlığı kardeşim; dua ve zahitlik için seçmedim. Çünkü dua kalbin şarkısıdır ve her yerden Allah’a ulaşır. Hayır. Yalnızlığı, değer ve onur bakımından alçakça şeyleri satın alabilsin diye ruhlarını satan adamların yüzlerini görmemek için istedim... Yalnızlığı istedim. Çünkü nezaketi zayıflığın bir parçası, hoşgörüyü ödleklik, yücelmeyi böbürlenme fırsatı kabul eden kalabalığın terbiyesizliğinden usandım.” ... Sonra durup “Bir şeyin dışında hiçbir şey yoktur” dedi. Yusuf El Fahri. Heyecanlandı Cibran. Soluk soluğa “Nedir o?” diye sordu. Yusuf El Fahri işte o zaman ellerini göğsüne koyup ışıldamaya başlayan çehresiyle “ruhtaki derin uyanıklık” dedi. “O, ben ailemin, dostlarımın, toplumun ortasındayken gözlerimdeki perdeyi indiren eldir ki bu yüzler de neyin nesi, bunlar kim diyerek kalakalmışımdır. Onu tanıyan sözle anlatamaz; tanımamış olansa asla sırlarını kavrayamaz.”
Reklam
⊰ ömür hanımla güz konuşmaları ⊱ “...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan.
Sayfa 79 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Bursa'da Zaman
Bursa'da bir eski cami avlusu, Küçük şadırvanda şakırdıyan su; Orhan zamanından kalma bir duvar... Onunla bir yaşta ihtiyar çınar Eliyor dört yana sakin bir günü. Bir rüyadan arta kalmanın hüznü İçinde gülüyor bana derinden. Yüzlerce çeşmenin serinliğinden Ovanın yeşili göğün mavisi Ve mimarîlerin en ilahisi. Bir zafer müjdesi burda her
Nurullah Ataç, yolda yürürken beyitler okurdu kendi kendine; sevdiği, seçtiği Divan beyitlerini yazmıştı bir deftere, "O koca koca divanlarda güzel beyit azdır, ama aramaya değer" derdi. Sonra ben de öyle bir defter tutmaya kalktım, ama sürdüremedim, bıraktım gitti. O şiir, Divan şiiri, gittikçe unutuluyor, genç ozanlarımız onun tadını
Delikanlı gözlerini ufka dikip bakmaya başladı. Uzakta dağlar,kumullar,kayalıklar,hayatta kalmanın olanaksız olduğu bu yörede yaşamakta direnen bitkiler vardı. Dört bir yanı çöldü; aylar boyu üzerinde yürüdüğü, ama ancak küçük bir bölümünü tanıdığı çöl. Bu küçük parçada, İngilizlere,kervanlara,kabile savaşçılarına ve elli bin hurma ağaçlık ve üç
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
123 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.