- Zayıf umutlar!
- ...gitgide yok olan bataklıkta bir toprak boya...
- Arzuların!
- Çok tuhaf! Şimdi sesini gayet net duyuyorum. Gül rengi bir koydayım sanki.
- Yüreğim seni kucaklıyor.
- Öyle mi? Bu beklenmedik geçişleri anlayamıyorum. Bütün bunlar neyin laneti?
- Hiçbir şeyin. Uyurken konuşmadın mı daha önce? Şimdi de tek yaptığımız
Max biraz uyudu ama ona sormak istediğim bir soru vardı, o yüzden dürtüp onu uyandırdım.
“Iıı, ne?” dedi. “Dünyadaki en korkunç şey nedir Max?” “Öcüler!” Max komik bir şekilde tısladı ve sonra kocaman
esnedi. “El fenerini getireyim mi?” “Hayır, fener istemem.” Perili hikâyeler anlatmasın diye elimi
ağzına koydum. “Yani dünyadaki en korkunç gerçek
Ancak bazılarınız ise içlerinde gerçeği taşır, ama onu kelimelerle dile getirmezler. Böylelerinin sinelerinde ruh, ritmik bir sessizlik içinde dinlenir.
Bir arkadaşınızla karşılaştığınızda, ruhunuzun dudaklarınıza doğru hareket etmesini ve dilinizi yönetmesini sağlayın. Sesinizin içindeki sesin, onun kulağının içindeki kulağa seslenmesine izin verin; Çünkü onun ruhu, sizin kalbinizin gerçeğini saklıyacaktır; Tıpkı kadeh boşalıp, rengi unutulsa bile, şarabın tadının ağızda kalması gibi..."
Sevgili Anneciğim,
Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
Kocaman bir dağ lalesi gibi
Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.
Şimdi mucizevi bir yerdeyim
Muc’ın ucuz evinde
Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem
Duvarlara hep senin resmini çiziyor
di’li geçmiş zamanda birçok resim,
Hep