UFUKTAKİ SEN
Karşımda güneş batıyor ufuktan
Güneşin rengi denize dağılıyor
Rüzgarlar esiyor başka diyarlardan
Kulağıma hafiften bir sesin tınısı geliyor
Herkes güneşin batışı izlediğimi sanarken
Oysa Seni
Sık sık bakın albümlerinizdeki fotoğraflara, toz içinde kalmasınlar...!
İkinci bir ölümdür hatırlanmamak,
Anılarınızda yaşattıklarınız bizi unuttu sanmasınlar...!
.
Geceler eksi onları vurunca,
Sokak hayvanlarını da hatırlayın, donmasınlar...!
.
Sevginin rengi neydi,
renginin kokusu güzel miydi?
Sesi okşayabilir miyim,
sesin ağırlığı var mıydı?
Suya değen ışık serinler miydi,
söndürmek ışığı yok eder miydi?
Yeri yurdu olmayan duygular içindeyim,
Bana böyle deli sorular sormasınlar...!
İnsan isim verir, tanımlar eşyayı. Ayırt edici bir sıfat yükler ona. Kendini bu tanıma göre konumlandırır. Daha sonra yetinmez, fazlasını ister. Karıştırır, harmanlar. Yeni bir arayış içine girer. Klasik olanın dışına çıkan bir arayıştır bu. Bilinenin güvenli bölgesinden uzaklaşır insan. Bauman'ın müphemlik olarak adlandırdığı bu durum hem
Ses eğitiminde sesin rengini şıp diye hemen öğrenmek mümkün değildir, ancak ses eğitimi aldıkça sesin rengi de belli olacaktır. Bir hamur gibi sesin de bir şekillenme ve oturma süresi vardır. Bu süre sonunda sesin rengi belirgin olarak netleşmektedir.
Sinestezi; bir kokunun bir rengi hatırlatması, bir sesin gerçekten bir koku olarak hissedilmesi ya da elle dokunulan bir yüzeyin dokusunun, örneğin kahkahaları ya da çığlıkları anımsatması gibi duyularda meydana gelen bir tür karışıklık olarak tanımlanabilirdi.
Beni merak ediyorsanız bu resimden bana bakın.
dropbox.com/s/josp2eiqbczyc...
Üzerimde duran küllük, yeşile çalan taşlı çakmak ve yarım bırakılmış bir Maltepe sigarasından ibaret. Gerisi alabildiğine toz, toprak. Unuttular bizi, işe yarar yanlarımızı söküp bir boş tarlaya çektiler hurdamızı. Şimdi kurda kuşa yuva
Kapağına bakıyorum kökünden sökülmüş kanayan bir ağaç içine bakıyorum gayya kuyuları, çorak arazi, derin çatlaklar ve çöl. İçim karanlık, içim çöl. Duydun mu İçimdekiler'i?
Halbuki başta farklı düşünmüştüm bu kitaptaki deliliği. Çünkü Aziz’de gördüğüm delilik neşeli ve pervasızdı, kasvetli değil. Hani uzun süre uyumazsınız günü döndürürsünüz de
Sevgili Anneciğim,
Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
Kocaman bir dağ lalesi gibi
Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.
Şimdi mucizevi bir yerdeyim Muc'ın ucuz evinde
Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem Duvarlara hep senin resmini çiziyor
di'li geçmi zamanda birçok resim,
Hep gülümsüyorsun
Aklının ortasında
Sevgili Anneciğim,
Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
Kocaman bir dağ lalesi gibi
Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.
Şimdi mucizevi bir yerdeyim
Muc’ın ucuz evinde
Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem
Duvarlara hep senin resmini çiziyor
di’li geçmiş zamanda birçok resim,
Hep
"Yaşadığımı hissetmek için canım yansın diye yeni bir yola çıkıyordum..."
Nereden başlasam bilemiyorum ama mecbur bir yerden başlicam...
Öncelikle kitabımızın yazarı Aslı Arslan hakkında birazcık bilgi veriyim.
15 Ocak 1995 yılında Mersin'de dünyaya gelen Aslı Arslan ,lisans öğrenimini Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde
Bu muhteşem şiir kitabı için nasıl bir inceleme yapayım diye çok düşündüm. Diğer incelemeleri okudum, internete göz attım. Yapılan incelemeler kitabın önsözü,arka kapağı ve internetteki yazıların noktasına kadar aynısı idi. Bu duruma üzüldüm açıkçası.(Onlar kendilerini biliyor, ben oraya bakarak inceleme yapmadım diye beni taşa tutmayın. )
Değerli 1K Okurları!
Yaklaşık 1 ay önce bir etkinlik düzenlemiştik;
İslam Düşüncesi Üzerine Kitap İncelemelerİ.
Bu bağlamda İnceleme yapan arkadaşların iletilerini ayrı zaman dilimlerinde paylaştım.
Şu an hepsini bir araya getirdim ve sizlerle paylaşmak istiyorum tekrardan:)))
Öncelikle;
İnceleme zahmetinde bulunup da değerli vakitlerini