Kum ve Köpük
*"Sözler ruhun yarısıdır. Sessizlik ise diğer yarısı. Ve ancak ikisi birleştiğinde, hakikat doğar."*
Halil Cibran’ın *Kum ve Köpük*’ü, insanın içsel yolculuğunu şiirsel bir lisanla ören, zamansız bir manifestodur. Bu eser, insanın varoluşsal çelişkilerini, aşkınlık arayışını ve ruhun derinliklerinde saklı hakikatleri, kum
Yufka Yürekli – Sessiz Bir Çığlık
Bu kitabı okurken içimde garip bir huzursuzluk vardı. Sanki her satırda ağır ağır bir trajediye yaklaşıyor, ama durduramıyordum. Yufka Yürekli, Dostoyevski’nin en kısa ama en sarsıcı hikâyelerinden biri. Olay örgüsü basit gibi görünse de, içindeki psikolojik derinlik insanı içine çekiyor ve elinizden bıraktığınızda bile zihninizde yankılanmaya devam ediyor.
Hikâye, genç bir kadının intiharıyla başlıyor. Sonrasında, kocanın zihnine hapsoluyoruz. O konuşuyor, açıklıyor, kendini savunuyor, hatta bazen suçluluk duygusunu bastırmaya çalışıyor. Ama ne yaparsa yapsın, aslında en büyük yükü kendi vicdanında taşıyor. Kadın hakkında ne düşündüğünü, ona nasıl yaklaştığını anlatırken, onu hiç gerçekten anlamadığını fark ediyorsunuz. Sevmek ile sahiplenmek arasındaki farkı göremeyen bir adamın iç hesaplaşmasını izlemek hem sinir bozucu hem de acı vericiydi.
Kadının sesi kitap boyunca neredeyse hiç yok. Ama onun sessizliği, aslında en çok konuşan şey… Çaresizliği, yalnızlığı, sıkışmışlığı her satırda hissediliyor. Kitap boyunca adamın zihninde dolanırken, aslında ona değil, o sessiz kadına daha çok üzülüyorsunuz. Ve kitabı kapattığınızda, içimde bir burukluk, bir eksiklik kaldı. Sanki gerçekten birini kaybetmiş gibi…
Dostoyevski yine yapmış yapacağını. Beni hem düşündürdü hem de içimde adını koyamadığım bir ağırlık bıraktı. Yufka Yürekli, uzun uzun anlatılacak bir hikâye değil, hissedilecek bir hikâye. Ve ben hissettim…
Dostoseveski