TANRIÇALARA sessiz bir oda ses seda yok bir ben bir de kolu kırık bir pencere dışarda korkunç inlemeler ile durmadan yağan bir yağmur ruhumu ıslatıyor inceden önünü alamıyorum ellerim, ellerimin titreyişini durduramıyorum
Susarak anlattım bütün gizliyi Sakladım duygumu ben konuşarak Bir acı tarlası sessiz yüzünde Aşkı yürürlüğe koyma savaşı İçimde bir düzen kaynaşmaktadır Büyük ve çekingen bakışlarından
Reklam
Kudüs
Gidiyordum uzun yollarda Hem de tek başıma Aşmıştım çölleri Sahraları yok sayarak... Uzun ve kasvetliydi yollar Bunalımlı ve buhranlı: Çünkü Tarihin izlerini anımsatıyordu bu ırak diyarlar. Taşlıydı, yorucuydu kumlarda yürümek Ya Müslümanların çektiği çileye ne diyek! Dertliydi gönlüm, derdi dert edinek İslam'ın gereğiydi bu: İnsana yardım
Sessiz
-Bıraktın dimi? -Neyi öğrenmek istiyorsun? -Tamamen diyorum saldın mı kendini? Artık sadece sessizlik mi hakim kelimelerin dizilişinde? En son denize baktığın uzun uzun hayaller kurduğun zamana diyorum geri dönebilecek misin? -Off... Ne saçmalıyorsun? Neyi öğrenmek istiyorsun? Ben olmadığımı mı ima edeceksin şimdi de... Merak etme artık hiçbir
susarak anlattım bütün gizliyi sakladım duygumu ben konuşarak bir acı tarlası sessiz yüzünde aşkı yürürlüğe koyma savaşı içimde bir düzen kaynaşmaktadır büyük ve çekingen bakışlarından
9 Nisan 1951 tarihinde intihar ederek yaşamına son veren Sadık Hidayet’in ölümünü, 25 yıllık arkadaşı şu şekilde anlatmıştır: “Paris’te günlerce, havagazlı bir apartman aradı, 9 Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz
Reklam
174 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.