"Siz ölümün sırrını bilmek istiyorsunuz.
Ama onu hayatın kalbinde aramadıktan sonra nasıl bulabilirsiniz ki?
Gözleri geceyle sınırlanmış ve gündüzleri kör bakan baykuş, aydınlığın gizeminden peçeyi kaldıramaz.
Ölümün ruhunu gerçekten kavrayabilmek istiyorsanız, kalbinizi tam anlamıyla hayatın kendisine açın.
Çünkü hayat ve ölüm, tıpkı nehir ile deniz gibi, birdir.
Tutkularınızın ve umutlarınızın derinliklerinde öteye dair sessiz bilginiz yatar."
“Kelimeler, bir yazarın dökemediği sessiz gözyaşlarıydı.
Yalanlar, bir tiyatro oyuncusunun maskesinin arkasına sakladığı sessiz çığlıklarıydı.
Renkler, bir ressamın paletine koyup, tuvalin üzerine bıraktığı sessiz izleriydi.
Ve insan, en çok arkasına saklandığının önününde korkusuzca dikilirdi.”
Sonra bir gün zil çalacak yine,
Hiç kimseler, kimsecikler duymayacak...
Ne sınıflar, ne iskeleler, ne istasyonlar, ne siz...
Tâ içimden birisi kalacak oralarda...
Ben gideceğim.
Geceyarısı, karanlık bir bozkırda
Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım
içinde onca insan, içinde dünya...
Soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum
Ve bilmeyen sonsuzluk nedir,
Haklı olan kim bu kargaşada?
Ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir
Ucu bucağı olmayan bu çığlıgın
Ortasında nasıl barışılabilir?
Anlamak isterim, hangi