Akış
Ara
Mesajlar
Bildirimler
11
Kaydedilenler
Ne Okusam?
Profil
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.17
Şamil yılmaz
@sessizsayha
Öğrenci
Üniversite
İstanbul
325 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Lupin'den Gelenler
Arsen Lupen, o suç dünyasının Sherlock Holmes'ı Bulunduğu yerlerde daima sevilen, kurnaz, işini şansa bırakmayan, kibar , centilmen ve nüktedan..
Onu bir yerde Arsen Lupen olarak görürken başka yerlerde bambaşka isimlerle karşınıza çıktını görebilirsiniz. Ayrıca tüm olaylardan kıvrak zekasıyla kurtulması kitabı ayrı bir güzel kılıyor. Her ne kadar kitapta anlatılan olaylar 19.yy'da geçiyor olsada insan ister istemez olayları kafasında bugüne yoruyor bunu da şuan netflixte yayında olan; hayatını Arsen Lupen'i okuyarak şekillendirmiş bir adamın hikayesinin anlatıldığı "lupin" dizisinden izleyebilirsiniz.
Maurice Leblanc
Arsen Lüpen - Kibar Hırsız
Anımsamadığı için geçmişi, önemsemediği için geleceği olmayan bir adam.. ASİL!
Deli mi dahi mi? İyi mi kötü mü?
Aslında bu dünyayla kirlenmiş benliğini yok ederek, asıl benliğine ulaşmaya çalışan bir zihin..
Okuyucuyu derinden etkileyen, düşündürürken zihne acı veren bir kitap..
Okurken kendinizden bir parça bulursanız sizde delilik ve dahilik arasında gidip gelebilirsiniz..
Azil
Hakan Günday
Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpâre, geniş bir ânın Parçalanmaz akışında.
Bu mısralar kitabımızın da yazarı olan "Zaman Şairi" Ahmet Hamdi Tanpınar'a ait.
Romandaki ana karakter Hayri İrdal'dır. Ve
roman aslında bu karakterin hayat hikâyesidir. Bu kitapta mübalağaya ya da mistikliğe kaçan ne varsa hepside çocukluktan beri yanlarında bulunduğu kişilerin neticesidir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün konusu, büyük ölçüde bir inanç olayıdır. “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” fikri, Hayri İrdal ve Halit Ayarcı'nın tanışmasıyla birden parlıyor ve somut bir hâl alıyor, kurum oluyor. Ancak bu kurum gerekli mi? Amacı ne? Bu işin içinde işim ne diye düşünen bir ana karakterimiz var.
Bu konu hakkında beni etkileyen bir alıntıyı paylaşmak istiyorum.
--inanmayan bir adamla çalışmak dünyanın en güç işidir (halit ayarcı)
Artık bunalmıştım
+bütün dediklerinizi yapıyorum. Bu yetişmez mi? İnanmağa ne lüzum var? (hayri irdal)
--hiçbir şey yapmayın, yalnız inanın, bize bu yeter.. (halit ayarcı)
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Ahmet Hamdi Tanpınar
Okur Takip Önerileri
Az Ümit Edip Çok Elde Etmek Hayatın Hakiki Sırrıdır
Kitabı isminden dolayı küçüklüğümden beri hapishane romanı zannederdim.. okumaya başladığım zaman anladım ki koğuş (oda) , hariciye (dış hastalık) anlamlarına geliyor.
Kitap, dizinden ciddi rahatsızlığı bulunan kahramanın, birlikte büyüdükleri ve kendinden birkaç yaş büyük olan paşa kızına olan aşkını, aralarındaki duygusal uyumsuzluklar sebebiyle içinde yaşadığı buhranları ve bu olayların dizindeki rahatsızlığı tetiklemesinin olayların dokuzuncu hariciye koğuşunda noktalanmasını konu alıyor.
Türk edebiyatının ilk psikolojik romanlarından olan bu eser gerek betimlemeleri gerekse okuyucuda uyandırdığı duygularla edebiyatımızda önemli bir yeri olduğunu gösteriyor.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Peyami Safa
Sınırlar Sınırlar
Sol ayağımla bundan 11-12 sene önce bir akrabamızın kütüphanesinde karşılaşmıştım. Kitap gözüme çok büyük gelmişti nedense.. aradan seneler geçti ve kitabı bitirmek bu güne nasip oldu. Belki eskisi kadar büyük gelmedi gözüme ama kitabın ağırlığı kalbimde ciddi bir etki bıraktı. Belki de doğduğumuzdan beri hiç oturup düşünmediğimiz var olmasını tabî gördüğümüz organlarımızdan biri eksik olsa hayatımızda ne gibi değişiklikler olurdu? En ufak olaylarda bile umutsuzluğa düştüğümüz, bütün kötü şeylerin bizim başımıza geldiği gibi bir izlenim oluşturduğumuz şu hayatta daha büyük engelleri nasıl aşabilirdik. İşte burada yazar devreye giriyor ve azim ve inancın bize neler yaptırabildiğini gösteriyor. Şüphesiz bu eserin bu kadar kusursuz olmasının sebebi de kurmaca değil bizzat yazarın "hayatı"nın bir alıntısı olmasıdır.
Şamil yılmaz
Sol Ayağım
40 yıldır bilfiil devam eden Afganistan Savaşı sayısız kıyımlara sebep oldu. Milyonlarca insan; kadın, çocuk, yaşlı, genç denmeksizin bir hiç uğruna katledildi ve katledilmeye devam ediyor. İnsan canının bu bu denli kıymetsiz olduğu daha ne kadar yer vardır? Ve bu kitaptaki olaylar geçmiş yüzyıllarda yaşanmış olaylara değil yakın geçmişimizin bir parçasıyken; bizlerin, aynı dünyanın farklı yerlerinde yaşayan aklı selim insanların yapabileceği hiçbir şey yok mu? Kendini medeni olarak lanse eden insanların tek dişi kalmış canavarlar olduğunu gördüğümüz ve herkesin gücü yettiği ölçüde güç yetirebildiğine saldırdığı bu dünyada döngüyü kırmanın, iyi insan olmanın hiç mi yolu yoktur?
Bin Muhteşem Güneş
Khaled Hosseini
Bir "arayışın hikayesi" 'nin anlatıldığı bu kitap sanırım Mustafa Kutlu'nun kitapları arasında en çok beğendiklerimden biriydi. Şüphesiz herkes içinde bir arayış, bir varoluş krizi çekebilir hatta çekmelidir. Bu olay bir bakıma taklitten tahkike giden yolu ifade eder. Kitapta sırat-ı müstakim yolunu arayan Nur'un bu süreçte yaşadığı değişimler, karşılaştığı kişiler, yer yer mimari, tarım, şehir eleştirileri anlatılmaktadır.
"Kurtulmak için kurtarmak lazım.."
Nur
Mustafa Kutlu
Kitaptaki şiirler gerçekten çok etkileyici ve büyük şairlerden esintiler de alıyoruz. Sadece tek bir konu üzerinde değil de ; aşk, doğa, hak gibi birçok konuda güzel eserler vermiş okunası bir eser :)
Zübeyr Talha Akbaş
Yazarın okuduğum ilk kitabı, tavsiye üzerine okudum. Normalde bu tarz kitapları beğenen biri olarak söylüyorum ki kitap vasat. Yeraltı edebiyatı tarzında yazılmış ama eğer öncesinde Hakan Günday gibi bir adam okuduysanız bu kitapta beklediğinizi bulamayacaksınız. Spoiler vermiyim ama kitabın sonu da leyla ile mecnunun son sahnesine benzetilmiş...
Bütün kavramların ters yüz olduğu bir dünya
Aile evlilik anne baba kişisellik gibi kavramların müstehcen olduğu
Çocuk doğurmanın yasak olduğu bütün çocukların tüple doğrulduğu hepsine küçüklükten büyüyene kadar bazı şeyler şartlandırılan ve hepsinin sınıfı ve yapacağı iş önceden belli olan herkes herkes içindir kavramına binaen herkesin herkesle birlikte olduğu ve bunun olması gereken şey olarak kabul gördüğü eğer bir insan sadece bir insanı severse ona deli gözüyle bakıldığı bir dünya
Ve bunun dışında dünyanın bazı yerlerinde vahşi bölge diye adlandırılan "anne-baba" "doğurmak" gibi saçma(!) Ve ayıp şeylerin olduğu bir dünya hayal edin.
Daha sonra vahşi bölgeden uygar topluma gelen vahşi bir insanın topluma baş kaldırışını konu alan bir bilim kurgu romanı
Mutluluğun bile 5 yaşında çocuklara şartlandırılan bir şey olduğu bir dünyada
Sahte ve yalancı mutluluğu gerçek mutsuzluğuma değişmem diyen bir "vahşi" var.
Acaba uygarlığa ne kadar dayanabilecek :)
Medeniyet dediğimiz şey de tek dişi kalmış canavar değil miydi zaten
Cesur Yeni Dünya
Aldous Huxley
Şamil yılmaz
Yazdığı birkaç şiir dışında beni etkileyen bir yanı olmadı açıkçası bu sebeple kitabın tamamını bitirme gücünü kendimde bulamadım. Beklentim yüksekti aslında ama bi türlü uyuşamadım. Necip fazıl, Akif inan, Sabahattin Ali gibi şahsiyetlerin şiirlerini okumak daha çok haz veriyor onu da anlamış oldum .
Göğe Bakma Durağı
Turgut Uyar
Alper kamu... İnsanın en olgun yaşı olan 5 yaşında. Büyümüş de küçülmüş dediğimiz cinsten biri. Olayları muhakeme yeteneği bir dedektiften farksız, zaten kitapta da bunu göreceksiniz cinayetler karışık olaylar vs derken bizim akıllı işi gerek duygusallık boyutu gerek akıl boyutu olsun bir çözüme kavuşturuyor.
Oğullar ve Rencide Ruhlar
Alper Canıgüz
Şamil yılmaz
"Kimin tezgâhtar olduğu tezgâhın sonunda belli olur..."
Kitabın kurgusu Hakan Günday'a yakışır tarzda SÜPER
Topaz center evrenin en büyük kuyumcusudur ve Sami çınarcıyan tarafından kurulmuştur bu centere gelen müşterilere öyle tezgâhlar atılır ki satın almaya gelmeyen müşteri bile on binlerce "yumoşluk"(kitabı okuyunca daha iyi anlayacaksınız) mal almadan çıkamıyor. Tabi ki yazar Hakan Gündaysa herzaman bir ters köşe mevcuttur..
Kimin tezgâhtar olduğu tezgâhın sonunda belli olur...
Kitabın en özgün yanı ise Hakan Günday belirli sözcüklere alternetif sözcükler türetmiş ve kitapta karşımıza devamlı karşımıza çıkıyor.
Örneğin ;
tram = para
dacik = yerli / türk
Malafa
Hakan Günday
Piçler Ve İnsanlar
Toplumumuzdaki "piç" algısının aksine bambaşka bir mana yüklemiş kelimeye.
Kitabın bir kısmında da şöyle bir ifade geçiyor zaten; "Piç olmamın, doğuştan gelen tek şartı herhangi bir üstün yetenek sahibi olmak ve olana ilgi duymamaktır" hakan gündayın kitaplarının bir çoğunda da bu psikolojik olay karşımıza çıkıyor, hayatta herşeyleri olan insanların kendi içlerinde yaşadıkları buhranlar..
Not: kitabın sonu da baya güzel bi şekilde bitti :)
Kitapta hoşuma gitmeyen kısım ise şu oldu "piç" kelimesini o kadar fazla kullanmış ki bi zaman sonra kulağımı tırmalamaya başladı onun dışında iyiydi ;)
Piç
Hakan Günday
Mustafa Kutlu'nun baş yapıt denebilecek kitaplarından bir tanesi.
114 sayfalık bir Anadolu hikayesi
Küçücük yaşamların upuzun hikayeleri...
Uzun Hikâye
Mustafa Kutlu
Kendini bir kitap ile anlat deseler bu kesinlikle "Kürk Mantolu Madonna" olurdu heralde... kitapta o kadar kendimi buldum ki, resmen içimden, Sabahattin Ali'ye kitabın bitmemesi için yalvardım. Raif Efendi... o suskun fakat içinde fırtınalar kopan adam. Bir insan bir diğerini böyle saf ve temiz sevebilir sevmesi gerekir dedirten adam. İçine ağlayan bi insanın hıçkırıklarını kimse duyamaz,
hoş... hıçkıra hıçkıra ağlasa da çözüm bulamaz...
Kürk Mantolu Madonna
Sabahattin Ali
Adı "Gaza" , Babası katil olmasa kendisi de doğmamış olucak olan çocuk. Hayata 1-0 mağlup başlamış, ve herşeyden herkesden nefret etmiş bir çocuk, hayatı boyunca tek güç kaynağı kağıttan yapılma bir kurbağa ve öldürdüğü afgan mülteci "Cuma" , belkide biraz morfin sülfat...
Yaşadığımız dünyanın gerçeklerini yüzümüze vuran bir eser "DAHA"
Biz ülkemizde rahat bi yaşam sürerken yada bazıları "Bu ülkede de yaşanmaz be" derken dünyanın farklı coğrafyalarında ki insanlar varını yoğunu bırakarak "Avrupa'ya" hani bazılarının medeniyetin beşiği , bazılarının ise "tek dişi kalmış canavar" diye nitelendirdiği yere gitmek için canlarını ortaya koyuyorlar.
Okunması gereken, çok önemli yerlere temas eden bir kitap.
Hakan Günday
Daha
