Upuzun bir yoldayım, uçsuz bucaksız,
başı var da sonu var mıdır bilmem.
Bir gariban gibi memleketsiz ocaksız
yürürüm bu zifir yolda, karanlığı silemem.
Saçın nasıl sarıdır, nasıl da Filiz Akın,
Sadri Alışık ölür, olunca sana yakın.
Âdem'i boş ver sen, giy kuşan sürün takın.
Bu cennet senin olsun, elveda be Mualla!
Her daim bu sevdada ben bir Sadri Alışık
oldum da ne buldum ki yüzünde o yılışık
tebessümden ve dahi bir lokma bir de kaşık
demeyi öğrenmemiş dilden başka Mualla.
Bak yine gün doğuyor İstanbul'un ucunda,
denize kan akıyor vapurların teninden,
şiirler semirirken martılar aç ölüyor,
kimse ödün vermiyor kendi felsefesinden.