Ben sevgiden, sevinçten söz açmak istemez miyim, delice, çılgınca, için taşa taşa, bir sevinçten söz açmak istemez miyim? Ben sevinçli adamım. Bu dünya böyle olmasa, böyle kara, karanlık olmasa, ben sevinçten taşar coşardım. Yaradılışım karanlıktan çok aydınlığa, acıdan çok sevince... Ne çare, ne çare ki sevinmek gelmiyor elimden... Dostluktan söz açmak, ne güzel. Bir dostum var. Sıcacık eli var. Sevgi dolu gözleri var. Ne güzel yalansız, salt sevgi dolu bir insan eli sıkmak. Sıcacık, sıcacık... Ben deli olurum, insanlar bana karanlık karanlık, kuşkulu baktıkça bana... Bütün insanlar kuşkusuz, korkusuz, çıkar düşünmeden, düşmanlık geçirmeden içlerinden baksalar birbirlerine... İnsan, ne olur biliyor musunuz, sıcacık bir bahar güneşinin bahtiyarlığında duyar kendisini... Bahar güneşinde bir sevinç içinde gerinir. İnsan bir bahar çiçeği temizliğinde olur.
Bir aşık vardı. Sevdiğiyle her gece buluşur, sohbet eder, hasret giderirdi. Bir gece, yorgunluğu gâlip gelip, uyuya kaldı. Gözünü açtığında baktı ki çoktan sabah olmuş. Büyük bir üzüntü ile sevdiğine durumu haber verdiğinde, şu cevabı aldı:
“-Üzülme sevdiceğim. Ben de Rabbime karşı hep bu durumdayım. O beni her gece bekler; lâkin ben, günün yorgunluğu ile buluşma zamanını kaçırırım. Bu, sevgimin azlığından değil, zayıflığımdan olur. Evet, aşk insana bambaşka bir kuvvet katıp, maşukuna giden yolda ferini artırmalıdır; lakin gör ki mecazda bile bu kuvveti hâiz olmayan, hakikatte ne yapsın? Neyse ki o rahmet sahibi Yâr, hergün defalarca fırsat verir. Birinde olmasa, diğerinde gelebilmem için, kapısını açık tutar. O kadar ki, hiçbir buluşmaya gidemeyecek kadar fersiz düşsem bile, son nefese kadar hep, beklemeye devam eder. Âşıksan edep o ki, mâşuku bekletmeyesin. Mâşuksan edep o ki, beklemeyi de sevesin.”
Ele geçirilmiş düzen, yem olmuş ahmaklara,
İndirgenmiş saf hakikat basitlik sıfatıyla,
Esir düşmüş iyiler kötünün saltanatına:
Bezdim bütün bunlardan, bir an durmam bana kalsa
Ölüp gidince sevdiğimi tek bırakmak olmasa.
Benim sevdiceğim Ali'dir Ali
Ali'yi sevenler olmaz mı veli
Pirimin elinden içmişim dolu
Ali'yi seversen değme yarama
Hakk'ı bilmez isen eyleme pazar
Bir münafık ehl - i imanı bozar
Mürşidler olmasa yaralar azar
Pirimi seversen değme yarama
Mü'min müslim bir araya gelince
Pirlerin elinden dolu alınca
Günah sevab hep anda sorulunca
Şah'ı sever isen değme yarama
Benim yaralarım bağlıdır bağlı
Aşık - ı sadıkım ciğeri dağlı
Balım Sultan Mürsel Balı 'nın oğlu
Ali'yi seversen değme yarama
oy leylim hayalimdesin kırlarda uçuşan kelebekler şahidimdir kabulüm çimenlerde yuvarlanır renkleriyle boyanır ve yorgunum yorgunum olmasa da gözlerimdesin uzakta olmasan da çok şeyi anlatırsın bana bal gibi bir tatlılık kopar içimden o ani tip gitmeyi gözden kalırsam bundan daha çok vermez kimse bana derinden hazin doymaz kollarım arasında kaybolur içimdeki sesin çünkü sevdiceğim türkü türkü dolaşırsın hep yüreğimde Ben fırtına Ben Yağmur sen ise güneşimsin benim bir nefes alıp çekerim içime senin oy ellerim bir şahin gibi süzülür semalardan özgürlüğe olan aşkım ve tutkun sen şu an nemli çimenlerden mışıl mışıl uyurken sosun çiç eğinin misali hep paslı ranzalarda seni düşünüyorum uykusuzluğumun uykunu gözlerinde ama ışıksızım şimdi yapayalnız korkmadan cehaletin işkencelerinde gardiyanların azabından ama şimdi korkuyorum sensiz kalmaktan korkuyorum
İçimde bir telaş. Sanki yarın geleceksin gibi. İçimde bir savaş. Sensizlikle çatışan yalnızlığım gibi… Bir yere gider gibi, Yağmur taşıyan bulutlar gibi, Çıkıp sana gelesim var. Anlatasım var; ne yaşadıysam sensiz. Derdimi dökesim var. Başımı omzuna yaslayasım, Göğsünde dinlenesim, Bir gülüşüne gençliğimi veresim var. Zor günler, ağır, huysuz, zahmetli. Burnumda tütüyor hâlâ kokun. Gözlerim yollarda. Duyuyorum; kalbin çağırıyor beni. Sabrımı yokluyor yokluğun. Güneş sensizde doğuyor, İçimi ısıtmasa da. Kuşlar sensiz de göçüyor, Çıt sesleri çıkmasa da. Gece sensiz de uyuyorum, Uykumu alamasam da. Ve zaman sensiz de geçiyor, Pek bir anlamı olmasa da. Sevdiceğim; Bir sabah ekmek almaya gider gibi, Bulutların peşine takılıp toprağına düşer gibi, Yüzünde çiçekler açan bayram çocukları gibi, Umudumu kalbimin üstüne, Sensizliği ayaklarımın altına alıp; Sessizce çıkıp sana gelesim var…"
Emin Ersöz'ün davranışından önce Düşler Serisi'ni severek ve hevesli bir şekilde iki üç günde bitirdim çünkü hem seri olarak çok güzeldi hem de Emin Hoca'nın davranışını görmedim. Belki o davranışı olmasaydı bu betiği sahaftan aldığım ay okumalarında okuyacaktım. Betik; Düşler Serisi kadar etkileyici olmasa da güzel ve geçmişe
Birbirimize bu kadar uzağız. Denizin okyanusu kadar. Ama dağların dumanı kadar yakın. Mesafe dert değilde görememek zor be sevdiceğim. Yanımda olduğunu bilsemde göz görmek ister. Seni tekrar takrar okumak ister. Satırlar yazmakla olmasa bile seni yeniden dökmek ister.
Beni hiçbir şey sanma.. Sana anlatılan hiçbir şey üzerinden tefekkür edip yargıya varma sevdiceğim.. Yalan söylemeyi ar edinmiş bu adama sor.. TV kanallarında cevaplarım elhamdülillah.. Sana ölümden ötelerde bir aşkla sevdalanan bu adamın, eski Türkiye'deki yerli müşriklerden miras kalan yaftaları vardır boynunda.. Yürüdüğü yollarda