Gülüm şöyle gülüm böyle demektir yâre mu'tadım
Seni ey gül sever cânım ki cânâne hitabımsın
(Sevdiceğime gülüm şöyle gülüm böyle demek adetimdir. Ey gül! Seni öyle sever ki bu can, en sevgili hitabımsın.)
Sabahattin Ali Edebiyatımızın çok yönlü yazarı.. Bu kez onun dilinden kaleminden sevdiceğime yazdığı "nameyı ' okuduk.
Büyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın eş ve baba olarak portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali'yi yakından tanımamızı sağlıyor.
"Bundan sonra hiç kimse sana benim kadar yakın olmayacak. Beraber Almanca öğreneceğiz, ben İngilizce öğrenmek istiyorum, beraber İngilizce dersi alacağız, ben kitaplar tercüme edeceğim, bunları beraber okuyacağız, neşeli ve kederli olacağız, ne olursa olsun, bütün bunlar hep beraber, hep ikimizin iştirakiyle olacak ve başka hiç kimse karışmayacak." Tarihsiz bir mektuptan...
"Sen nasılsın? Keyfin yolunda mı? Sevgilim, Filiz'im nasıl? Onun bir fotoğrafçıda, hiç olmazsa vesikalık bir resmini çıkartıp gönder. Kendinin de bir resmini yolla. İkinizi de fevkalade göreceğim geldi."
Seveceksiniz biliyorum sıcacık Duru bir sevginin, satırlarından okura yansıyanı
bir bakın olur mu?
Çocukken söylediğim o şarkılar,
Severler ayışığıyla kaynaşmayı da
Gündüzün gürültüsünde ürker, korkarlar.
Size de selam olsun, siz ürkek şarkılara,
Hatırlatırsınız bana o güzel günleri
Güller ve leylakların mutluluğuyla
Sevdiceğime topladığım o ilk buketi.
Sevdikleri kişinin kafasına atlasınlar diye, yerliler bitleri kafalarında canlı olarak muhafaza ediyorlar. Geleneğin buyruğuna bakılırsa, seni seven kişi sevgisini kanıtlamak için bu minicik şeytanların fırtınasından seni kurtarmalıdır.
“Kâğıt mendiller...” diyerek cebimden bi tomar çıkardım ve sevdiceğime gösterdim “İşte bize dayatılan hayat da tıpkı bunlara benziyor. Kullan, işini görsün ve at, unut onu, sonra yenisini alırsın. Bireyin topluma yabancılaşmasının ilk adımı olan tüketim toplumunu çok güzel özetliyor bu mendiller. Ben var ya, bu tüketim toplumu hadisesinin orta yerine sıçayım sevgilim. Dev şirketler insanları sürekli tüketime sevk ediyor. Ve bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok. İnsanlar yiye yiye dana gibi g.tlerle gezer oldu. Ha şişmanladın mı? Kolay, aynı firma sana light, diet ürünler sunar. Markaları da insanlaştırdı pezevenkler. Daha doğrusu insanlaştırmadılar da bize öyle sundular. Korur, baştan çıkarır, yolda bırakmaz, güven verir, kıskandırır. Sanki ürün, ürün değil bizim mahalledeki Sebahattin Abi, öyle mükemmel bir insan evladı sanki.
Ama eski zamanlarda ve bugün de çok sık olarak, her ne kadar kadınlar vahşi bir özgürlük özlemiyle aşılanmış bile olsalar, Sylvia Plath’ın dediği gibi, bir yandan “Bendix çamaşır makinelerine bağlı” kalırken diğer yandan da kostik temizleyiciler kullanarak porselenlerin üzerindeki SOS’u ovmaya devam ettiler. Orada insanların değemeyeceği kadar sıcak sularda elbiselerini yıkadılar ve farklı bir dünyanın düşünü gördüler. İçgüdüler zedelendiğinde insanlar üst üste gelen saldırıları, kendilerine, çocuklarına, sevdiklerine, ülkelerine, hatta Tanrılarına yönelik adaletsiz ve yıkıcı eylemleri “normalleştirirler.”
Ben bu şehre defalarca geldim her geldiğimde içten içe görmeyi çok istedim lakin bu isteğimi sevdiceğime yalnızca üç defa söyledim ve yalnızca bir defa kabul edildim ..
Ben en çok hasretle yanan oldum hafız ..
Ve ben yine bu şehirde..