Bize insanları sevme yerine egomuzu sevmeyi öğrettiler. Biz ailelerimizin fotokopisi olmaya mecbur kaldık. Çünkü onlar nasıl yaşadıysa biz de öyle olmak zorundaydık. Sarıldığımız ideolojiyi sevdik ona aşık olduk. İdeoloji, insanı kültürlü ve entelektüel yapar sandık ama onların bizi kendi bekçileri yapmaktan öteye gitmediğini geç fark ettik. Bütün insanlığı ilgilendiren şeylere kör, sağır olduk; sadece kendi egomuzu büyüttük ve onun peşinden koştuk. Tıpkı rüzgarın sonbaharda savurduğu kuru yapraklar gibi onların da bizi sürüklediği yönü hiç sorgulamadık.
John Maynard Keynes’ten Nefretimin Yirmi Sebebi..
Biz burada bin şu kadar yıl binlerce çocuk Ahrette buluşmacasına bahse tutuştuk Aşk dediğin değildiyse mastarların astarı Bahsin içine girmesindi ispiyonculuk Çocuktuk fide zehri açık adres saklı kın Kıyımızdan bizi seyretmeyi göze alanın Başını bulandırdık uçurummuşuz gibi Yıldırdık kim zapta yeltendi kanadı eli Sabah ışıdı ruhumuzda beliren
Reklam
Hayatlarımız kolay olmadı. Büyük buhranlar atlattık Çok engel atladık, çok koştuk, çok yorulduk, çok tükendik. Çok sevdik, çok sevilmedik. Yapayalnız kaldık, yapayalnız bırakıldık. Çok kez bitti dedik, çok kez yeniden başladık. Çoğu zaman normal olmadığımızı düşündük. Kimi zamanlar ise başkaları bizim normal olmadığımızı düşündü. Kendimize anormal sorular sorduk, sonra başkalarına da anlamsız sorular sorduk. Çünkü merak ettik, çünkü sormak istedik, çünkü içimizden geçen neyse dışımıza vurmak istedik. Oysa anlaşılmadık. Kimse bizi anlamadı, kimse bizi zaten hiçbir zaman anlamazdı. Ama her şeyin ötesinde bazen biz bile kendimizi anlamadık. Bazen aynaya baktık, "Sen neden böylesin!” dedik kendi kendimize, sonra aynadaki gözlerimiz bize hüzünle baktı sanki, içimizden bir ses geldi, "Sen bile sevmezsen beni... Kim sevecek?"
Sayfa 300Kitabı okudu
Çok iyi
Modern batının meydan okuması karşısında zemin ve istikamet arayışında olanlar, Chul Han'ı çok sevdik. Tıpkı kendisinden önce Bauman'ı, Baudrillard'ı, Foucault'yu ve diğer birçok Batı kritikçisini çok sevdiğimiz gibi. Çünkü tüm bu isimlerin hem Batı düşüncesine vukûfiyetleri tamdı hem de sanki bizim adımıza konuşuyor, yapmak istediğimiz tahlili yapıyor. varmak istediğimiz tespitlere varıyorlardı. Daha ne olsundu? Biz de bağrımıza bastık hepsini Nietzsche'den, Marks'tan, Heidegger'den Chul Han'a kadar tüm bu düşünürleri, varoluşçuları, neomarksistleri, postyapısalcıları, postmodernistleri ve daha nicesini heyecanla okuduk, anlattık. Fakat kaçırdığımız bir şey vardı sanki: Tüm bu isimler "suyun içindeki balıklar" gibiydi. Suyun içinde, yanı modern batı düşüncesi içinde, yaşayabiliyorlardı, dışarı çıktıklarında hemen soluyor, canlılıklarını kaybediyor ve nihayetinde ölüyorlardı. Açıkçası sadece tüketiyor gibiydik Ve tüketimin kapitalist mantığına uygun olarak Yeni olan öncekini eskitiyor, değerini düşürüyordu.
Sayfa 5 - Toplum Tipolojileri ve Dijitalleşme: Bir Byung-Chul Han MüzakeresiKitabı okuyor
Bir yerlerde bir ırmak olduğunu düşünüp duruyorum. Suları coşkun bir ırmak. Suyun içinde iki kişi var ve birbirlerine tutunmaya çalışıyorlar, bütün güçleriyle uğraşıyorlar, ama sonunda dayanamıyorlar. Akıntı çok kuvvetli. Birbirlerini bırakmak, ayrı yerlerde sürüklenmek zorundalar. Sanırım bizim durumumuz da bu. Çok yazık, çünkü birbirimizi bütün hayatımız boyunca sevdik. Ama sonuçta, sonsuza kadar birlikte olamayız.
Sayfa 266Kitabı okudu
Reklam
Kimin kalbi kim için atıyor, belli değil. Böyle bir zamanın içinde sıkışıp kaldık. Sanki herkes böyle en güzel duygularını birilerinde harcamış da bana hiçbir şey kalmamış gibi hissediyorum. "Büyük lokma ye, büyük konuşma," derler ya hani, valla ben ne büyük lokma yerim ne de büyük konuşurum; fakat ben hiçbir şekilde sevileceğimi zannetmiyorum artık. İnsanlar sevginin, güvenin, sadakatin, dürüstlüğün ve en önemlisi vicdanın hepsini tüketmiş çünkü. Herkes birbirini yaralıyor, aldatıyor, yarım bırakıyor. Böylesine bir zaman diliminde yalnızlığa karışmak en doğrusu sanırım. Diğer basit insanlar gibi her su verene çiçek olmak yerine ya da her su uzatandan medet umacağıma, susuz kalıp kurumayı tercih ederim daha iyi.
Çünkü sen, "SENSİN" ...!
Sana yapılanları unut demiyorum. Zaten unutma şansın yok. Sadece unutmuş gibi yap ve onları affet. Bu seni küçültmez aksine yüceltir. Çünkü sen,sana acıyla ve hayal kırıklığıyla gelen bir insanı affedecek kadar yürekli ve merhametlisin ! Çünkü sen onlar gibi değilsin. Çünkü sen herkes değilsin. Çünkü sen,sensin ve senin onlardan en büyük farkın bu !
Ruhunuza sahip olmak mı? Bir ruha nasıl sahip olunur? Hem ayrıca, “ruhunuzu” ele geçirmeyi başaran açıkgözler, çapkınlar da çıkabilir. O da kocanız oluyor işte! Onun seviyesine inmeme gönlünüz razı olur muydu? Yanı başımda fikrinizle, gizlice ne saatler geçirdim! Hayal âlemimde nasıl da sevdik birbirimizi! Ama yemin ederim, orada bile düşlemedim size sahip olmayı. Hayallerimde bile namuslu, efendi bir erkeğim ben. Güzel bir kadının imgesine de saygım var. Ruhumu asla, bedenimi sizinkine sahip olmaya zorlamaya ikna edemem. Bunu aklımdan geçirdiğim anda, içimde görünmez engellere çarpıyorum, bilmediğim ağlara yakalanıyorum. Size gerçekten sahip olmayı istesem, kim bilir daha ne beter işler gelir başıma! Çünkü, bir daha söylüyorum, denemeye bile kalkışamazdım. Kendimi o işi yaparken hayal edemiyorum. ... Başka bir diyeceğim yok. Tabiatım gereği size hayranlık beslediğimden kuşkunuz olmasın. Arada sırada beni düşünürseniz pek mesut olurum.
Can Yayınları
Bir yerlerde bir ırmak olduğunu düşünüp duruyorum. Suları coşkun bir ırmak. Suyun içinde iki kişi var ve birbirlerine tutunmaya çalışıyorlar, bütün güçleriyle uğraşıyorlar, ama sonunda dayanamıyorlar. Akıntı çok kuvvetli. Birbirlerini bırakmak, ayrı yerlere sürüklenmek zorundalar. Sanırım bizim durumumuz da bu. Çok yazık, Kath, çünkü birbirimizi bütün hayatımız boyunca sevdik. Ama sonuçta, sonsuza kadar birlikte olamayız.
Sayfa 266 - YKYKitabı okudu
Reklam
Çünkü yalnız yaşamayı sevdik En yalın biçimde
....bir taşa çarpıp düştüğüm vakit görenler üzülecek, bense için için sevineceğim. Çünkü mutlaka başucumdasın ...
Kendimden bir parça hüznüm
"Hüznüm'le ben, sevdik birbirimizi; bizi kuşatan dünyayı sevdik, çünkü Hüznüm'ün müşfik bir kalbi vardı ve benim kalbim de hüzün sayesinde müşfikti."
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 11.BasımKitabı okudu
Veda
Karıma Rüyalarında geleceğim bazen beklenmedik bir konuk gibi uzaktan. Sokakta bırakma beni kapıyı sürgüleme üstümden. Usulca gideceğim. Oturacağım ses çıkarmadan, gözlerimi dikeceğim seni görmek için karanlıkta. Sana bakmaya doyunca bir öpücük konduracak ve çıkıp gideceğim. Kavga amansız ve katı. Kavga , dedikleri gibi destansı. Ben düştüm. Yerimi başkası alacak ... o kadar. Burda. bir kişinin lafı mı olur? Kurşuna diziliş, dizildikten s onra kurtlar. O kadar yalın ve akla yatkın. Ama birlikte olacağız fı rtınada, halkım, çünkü sevdik seni. 23 Temmuz 1 9 42 saat , 14.00
Sayfa 142Kitabı okudu
748 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.