Vay anam vay!
Ben böyle roman okumadım kardaş. Böylesine güzel betimlemeylen, bu kadar güzel içine alan cümleleriylen hikâyesini yaşattıran, hissettirebilen bir roman okumadım. Hele romanı bitirdikten sonra yüzümü yudum da öyle kendime geldim, birçok sayfasında duygularımlan yaşadım da okudum işte. İpil ipil ışık gibi parlıyor kitabın cümleleri,
6 Şubat'ta meydana gelen, 10 ili etkileyen DEPREMlerde evleri, yuvaları dağılanlar için,
KİTAPSEVERLER olarak evimizde kurduğumuz kütüphanelerimizi, kitaplıklarımızı DAĞITIYORUZ!
Var mısınız?
Ben şahsen 12-13 yılda oluşturduğum kitaplığımı (300 kadar kitap) dağıtıyorum. Odamda, tozlu raflarda durmasının 'güzel bir görüntü oluşturması' dışında bana hiçbir katkısı yok çünkü.
Deprem bölgesinde bulunan, yine evi hasarlı olmasından ötürü köyüne sığınan dostum BETÜL
Betül Yıldırım (kendisi gönüllü.org gönüllüsü) bu kitapların dağıtımını PTT çalışanı nişanlısı ile birlikte seve seve üstleneceğini iletti. Çadır çadır gezecek ve bu kitapları orda bulunan vatandaşlarımıza dağıtacak.
NOT: Kargo konusundaki fikirlere, yardımlara açığız. Şuan için fikrimiz; PTT kargo normalde kitapları zaten indirimli taşıyor, ticari anlaşmaları olan kişilerin kodlarıyla bu indirimi maksimuma getireceğiz.
- - - - - - - - - -
Bu iletiyi RT edip (paylaşıp) daha çok okura ulaşmasını sağlayabilirsiniz.
1) GOGOL' UN RAHATSIZLIĞI VE BUNUN ÖLÜ CANLAR KİTABIYLA BAĞLANTISI
Gogol'un "Manik depresif psikoz" diğer adıyla "Bipolar bozukluk" adındaki bir hastalığı vardı. Bu hastalığın gerek akademik gerek sosyal hayatı ne kadar ciddi bir biçimde etkilediğini hepimiz biliriz. Gogol da bu hastalıktan çok çekti; Manik
Bu kitabı bir cümle ile özetle derseniz şunu söyleyebilirim:
Yalnızca okursanız anlayamazsınız, içine girerseniz çıkamazsınız!
Lou Salome küstahça sayılabilecek bir notla Dr. Breuer ile görüşme talebini iletmiş ve bunda başarılı olmasıyla olaylara ilk adımımızı atmış oluyoruz bizde. Her şeyin başı sayılabilecek bu notun sonrasında olanlar ise
Gurur ve Önyargı.. Sizin hayatta evlilikten başka hiçbir gayeniz yok mu yahu dedirten Jane Austen romanı.
İncelememe öncelikle kitabından isminden bahsederek başlamak istiyorum. Bu kitap önceleri Aşk ve Gurur adıyla bildiğimiz kitabın aynısıdır. İnternette dolaşırken gördüğüm kadarıyla farklı kitaplar olduğunu düşünüp farklı yayinevlerinden aynı
Bugün durakta gideceğim yer için şehiriçi beklerken yanıma benim yaşıtım da bir kız kardeşim geldi ve benden dua istedi. Ben de Müslüman bir kardeşime tabi ki de dua edebileceğimi söyledim. Sonra tesettürüm hakkında sorular sormaya başladı. Ben de kısaca anlatmaya başladım. Ailesi tesettüre karşıymış ve onun üstüne fazlaca geldiklerini söyledi. Ben de bunu bir çok kişinin yaşadığını ve Allah'ın tesettür ile imtihanını anlattım. Her gün Camiye gittiğini ve benim de ona yardımcı olmamı istedi. Ben de Medreseye gittiğimi ve buralar da olamadığımı ama hocamın seve seve yardımcı olmak istediğini belirttim. Şimdi asıl anlatmak istediğim şeye gelelim. Duruş Meselesi diyorum, diyoruz... Tesettür adı altında yapılan oyunlar da bir duruş meselesi, Çarşafı için zulüm gören mübareğin duruşu da bir duruş meselesi. Hep bilinen bir misal vardır ya hani. Karınca misali... Kime hizmet ettiğin, Duruşun ile kimi temsil ettiğin! Lütfen Kardeşim, Allah rızası için! Örtüneceksen düzgünce örtün! Tesettürünün üzerine taktığın şapkayı, giydiğin pantolonu çıkar, örtünmek istemiyorsan da benim tesettürüme laf getirme.
Eski günlere gidiyorum. İlkokulda sınıfın en haylaz öğrencilerinden biriydim. Ama standart haylazlardan biri değildim. Sınıfın en çalışkanları ile takılırdım. Arkadaşlarımdan biri Ankara Tıp, diğeri Kuleli yi kazandı. Ama derste dinlemeden anlayanlardandım. Garip bi cümle oldu haklısınız. Ne dinlediğimi hatırlıyorum. Ne de evde çalıştığımı. Ama
Evlilik, sonrasında çocuklar derken aile olmanın verdiği sorumlulukları yerine getirirken uzunca bir süre iş hayatından uzak kalmıştım.
Bundan tam bir sene önce çocuklarla sürekli gittiğim bir kütüphanede kütüphane memurunun bana "Sezen hanım, görüyorum ki siz de çocuklarınız da kitap okumayı seviyorsunuz. Yakında kütüphane müdürümüz annelik iznine ayrılıyor. O yokken onu ben temsil etmek durumunda kalacağım için benim yerim boş kalacak. İsterseniz benim yerime de siz geçebilirsiniz demesiyle yüzümde kocaman bir gülümsemenin belirmesi bir oldu. Hemen seve seve teklifini kabul edip, eve gelir gelmez google üzerinden kitaplar ve yazarlar hakkında bilgi toplamaya başladım.
İşte bu sayede de
1000Kitap ile tanışmış oldum. Evet, bugün sitede tam bir yılım doluyor. Her ne kadar sadece 4 ay gibi kısa bir süre kütüphanede çalışabilmiş olsam da, burayı keşfetmemi o işe borçlu olduğumu da unutmuyorum. Bu bir yılda burası benim için bir aile, bir arkadaş ortamı gibi oldu. Kardeşim diyebileceğim, ablam, can dostum diyebileceğim koca yürekli insanlar tanıdım. Burda herkesin ismini tek tek vermek istemiyorum, onlar zaten kendilerini bilirler. Canımın sıkkın olduğunu hissedip, daha bir kere bile özelden yazışmışlığımız olmadığı halde bana özelden destek olan güzel insanlar tanıdım burada. Bunları yazarken gerçekten duygulanıyorum. Velhasıl sözün kısası burayı ve sizleri çook seviyorum. Bana kattıklarınız için hepinize çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.