Saygı Duruşu’na davet ediyorum.
“Üzerimizde yalnızca mayolarımız vardı, yan yana yatıyorduk ve sırtını okşuyordum. Yüzme yarışına neden katılmak istemediğini sorduğumda, 'Çok basit Christian,' dedi. 'Kazanmaya hakkım yoktu. Diğerlerinden çok daha üstünsen, oyunun dışında kalmalısın, bedelsiz
Matemdi belki içimde bir saman alevinden tutuşup her yana dağılan yangın misali büyüyen ipe sapa gelmez amansız umutlarım.. Göç eyliyor artık yüreğimden bahar güneşim, beklemiyor artık ısıtacağı mevsimleri.. Bir rüzgar yeşerirdi dağlardan benim savrulup giden hayallerime serin bir ışıltı gibi. Yağmurun mahmur sesini dinlemek gibi belki de bu matem..ya da toprağın kokusunu duyup yok olmanın nasıl olacağını düşlemek, ya da meyletmek olmayacak hayallere... Ama o hayalleri bile sevmek. Yürekten sevebilmek..İçindeki matemi umutla yoldaş edip sessizce kederinle dost olmak...Kim bilir, belki vardır bir yerlerde gülümseyen güneşler, keder tebessümünü aydınlatmak istercesine...
Son günlerde çevremde sıklıkla duyduğum bir cümle var; "evlenmeden önce ne güzeldi.. güzel söz söyler, hediyeler alırdı. Şimdi ise, ne güzel söz kaldı, ne de hediye. Bambaşka birisi oldu..."
Zannımca bunun sebebi, evliliği araç olarak değil de, amaç olarak görmek...
Evliliği amaç olarak görenin hâli ortada...
Peki, araç olarak görürsek ne olur?
Evlilik; vâr olan sevgiyi, muhabbeti, hisleri Cenab-ı Hakk'ın ﷻ müsade ettiği şekilde, muhâtabına sunmak için bir araçtır.
Evlilik; vâr olan sevgiyi daha da arttırmak için kullanılan bir araçtır.
Evlilik; Leylâ'dan, Mevlâ'ya gidecek olan yolun bir aracıdır.
Velhâsıl; Birini evlenmek için sevmeyin, daha çok sevebilmek için evlenin...🕊
Aşk nedir?
Sanıyorum ki yeryüzünde çok sayıda farklı cevabı olan tek soru budur. Öyle ki bu soruya hepimizin vereceği bir cevap muhakkak ki vardır. Bizler bu soruyu ya olması gerektiğine inandığımız şekliyle ya da yaşadığımız tecrübelerden ve gözlemlerden yola çıkarak kendi düşünce ve duygularımızı harmanlayarak yanıtlarız. Tek soru, milyonlarca
Livaneli'nin bu muazzam eserini tam bir yıl önce bugün okudum ve açıkça söylemeliyim ki inceleme yazmak için tam bir yıl bekledim. Ne zaman bu kitap hakkında bir şeyler yazmaya kalksam sanki o an onu yazmam için zamanı değildii. Şu an buradayım çünkü o zamanı artık yakaladım.
Son Ada.. Sen benim için muazzam bir esersin. Son sığınak, Son umut ve Son insani köşesin... Seni okurken bambaşka bir dünyanın içinde yaşadım. Kelimelerinin içinde yüzerken hepsinin itinayla dizildiğini gördüm, o adanın manzarasını, martıların sonsuz çığlığını, yemyeşil palmiye ağaçlarının huzurunu ve denizin tuzlu kokusunun ta oralardan gelip bu rutubetli evimin duvarlarını paramparça edip içime işlediğini her kelimenin başında hissettim. Ta ki büyük beyaz vapur gelene kadar. O geldikten sonra bu insani köşe git gide kararmaya, ağaçlar rengini kaybetmeye ve martılar eskisi gibi huzurlu çığlıklarını atmamaya başlayana dek...
Beni affet Son Ada. Sayfaları çevirirken tüm olan bu kötülüklere engel olamadığım, seni koruyamadığım ve sadece her sayfada gittikçe yok olduğun için, beni affet. İsterdim ki seni daha fazla güzelleştirebilmek, seni olduğun gibi daha fazla sevebilmek. Fakat ben seni hep olduğun gibi ve ilk sayfalarda okuduğum gibi, ilk tanıdığım gibi seveceğim.
Hep kalbimin bir köşesinde seni ilk güzelliğinle hatırlayacağım.
Hoşça kal, ilk ve bir daha hiçbir yerde tanıyamayacağım SON ADA. Seni iyi ki okumuşum.