Kitap, Halide Edip'in Handan romanından esinlenerek yazılmış. İki kitabın da başkarakterinin adı Handan. Bu kitaptaki Handan'a adını babaannesi veriyor. Çünkü Halide Edip'i çok seviyor. Kahramanımız da bir doğum gününde de bu kitabı hediye olarak alıyor ama kitabın kapağını açmıyor. Üzerinden yıllar geçiyor ve bir otelde, odasında
Bir insanın bu dünyada gerçekten mutlu olması için sadece üç şeye ihtiyacı olduğunu söylerler:
Sevecek biri,
yapacak bir iş ve
umutla beklenecek bir şey.
Bana göre kitabın en ilginç yanı ve asıl konusu, yaratığın korkunçluğunu fiziksel özelliklerinin çirkinliğinden alması.Bununla yazar çirkinlere karşı duyulan nefreti, aslında her dönemin toplumsal bir sorunu olan güzellik kalıplarını anlatıyor. Belki kimse çirkin olduğu için insanlar tarafından yaratık olarak nitelendirilmiyor ama güzellere atfedilen değer karşısında bu hissiyata kendiniz kapılıyor,zamanla yalnızlaşıyor ve tüm insanlara karşı nefret beslerken buluyorsunuz kendinizi. Tıpkı yaratık gibi. Değer görmemek, değersiz hissetmek,kendini hakir görmek.. Neredeyse her varlığı kötülüğe doğru sürükleyen şeyler. Her varlık bu hisler sonucunda yavaş yavaş kötüye değişir. Yaratığın durumu da bu aslında. Bide kendisi gibi bir eş isteği de reddedilince Frankenstein tarafından yaratık yaratıcısına isyan ediyor,kendisine cehennem gibi bir hayat bahşedildiği için yaratıcısına da cehennemi yaşatıyor. "Âdem'in olmam gerekirken haksız yere saadetten mahrum edilen,cennetinden kovulmuş bir meleğe benziyorum." :')
Aslında yaratığın tek istediği kendisini anlayabilecek tek bir varlık. Görüntüsünden değil,ruhundan etkilenecek bir varlık. Bu konuda kendimi yaratık gibi hissediyorum. Acaba biri gerçekten beni sadece ben olduğum için sevecek mi? Tüm fakirliğime,otistikliğime rağmen..
When yaratık said "Duyarlı bir varlığın sevgisini hissedince, şimdi dışında bırakıldığım varoluş zincirinin ve olayların parçası haline geleceğim." i really felt that.
Arka kapak ; Japonlar herkesin bir ikigaisi olduğuna inanır, her sabah yataktan kalkmaları için bir sebepleri vardır.
İlham verici ve rahatlatıcı bu kitap sizlere kendi ikigainizi keşfetmeniz için gerekli tüm bilgileri veriyor. Aceleci davranmamanızı ve kendinizi tutkularınıza adamanızı sağlıyor.
Genel olarak beğendiğim bir kitap oldu. Kendine bir amaç, uğraş arayan ancak bunu nasıl bulacağını ya da nereden başlayacağını bilmeyenler için oldukça yol gösteren bir kitap.
Kitaptaki en beğendiğim ve genel olarak kitabı kısaca özetleyen şu sözler kitaba başlamak için yeterli olacaktır;
“Yaşamdaki mutluluğun ana şartları: Yapacak bir şey, sevecek biri ve umut edecek bir şey.”
Mavi kelebekleri bilir misiniz?
Takvimler 1995’i gösterdiğinde Sırplar Bosna halkını emsali görülmemiş bir biçimde katleder. Soy kırmaktan çok daha öte bir katliamdır bu. İşkence, tecavüz ne varsa barındırır içinde. Ve öldürdükleri Bosnalıları toplu mezarlara gömmek üzere yine Bosnalı kamyonculara taşıtırlar. Onların sonu da farklı olmayacaktır,
Tek bir çıkış yolu olduğunu görebiliyordu. Burma'daki yaşamını paylaşacak birini bulmak — ama gerçekten paylaşacak. Onun gizli iç yaşamını paylaşacak, Burma'dan onun taşıdıklarıyla aynı anıları taşıyacak. Burma'yı onun sevdiği gibi sevecek ve onun nefret ettiği gibi nefret edecek. Gizli, söze dökülmemiş hiçbir şey kalmadan yaşamasına yardım edecek biri. Onu anlayacak biri: Bir dost, bütün bunları ancak bir dost yapabilirdi. Bir arkadaş. Ya da bir eş? Şu hiç bulunamayacak kız.
Neden bir şeyler yapmak için düşünmemiz gerekiyordu ki? Bana kalırsa insan, istediği zaman istediği şeyi yapmalıydı. Ecem gibi. Ya da benim gibi istediği şeylerin olması için planlamalar yapmalı ve hayatını şansa bırakmamalıydı. Ecem'i her gün içmeye ve dağıtmaya sürükleyen şey buydu, kontrol edememek; biliyordum çünkü ondan farklı değildim
“Birini sevmek nasıl bir şey olurdu acaba? Bir gün biri beni sevecek miydi? Birlikte Disneyland'de havai fişekleri izlemenin, el ele tutuşmanın, başımı göğsüne yaslamanın, beraber gülmenin hayalini kuruyordum.”
Sayfa 138 - Allahın cezası pegasus yayıneviKitabı okudu