Eğer dünyada en çok film izlemeyi seven biri boş zamanı olmasına rağmen film değilde boş duvara bakıyorsa hayatında gerçekten iyi gitmeyen şeyler var demektir
ANNELER YAŞAYARAK ÖLÜRLER... Annem...Türküleri seven,boynunu bükülü tutmayı hayattan öğrenmiş annem; acılarını yattığı yatağa taşıyan,kimselere ümit beslemeyen kendi ümidini kendi doğuran annem,sana bu mektubu yakınında bildiğin ama uzakta yaşayan aciz bedenimle karalıyorum.Düşlerine yenik düşmüş,hayalleri hastalığı olmuş küçük bir kadın olarak
Reklam
Ben çok film izleyen biri değilim, rastlarsam televizyonda izlerim ya da çok merak edersem internetten.En yakın sinema komşu ilçemizde ve ne yazık ki gitmeye pek fırsat bulamıyoruz. Bugün tarzını çok sevdiğim bir yazar olan John Green'in Kağıttan Kentler romanın film uyarlamasını izlemeye gittim.Kitaptan daha çok beğendim doğrusu, bunu da yazmış olayım. Asıl değinmek istediğim noktaysa şu; bence filmde belirli bir dış görünüş olduğu için karakterleri tam tanıyamıyoruz.Kitap okurken -yazar karakterini eline geçen her fırsatta tasvir etmediği ya da övmediği sürece- aklımda bir görüntü oluşuyor ve öyle kalıyor.Kitabın ortasında durum "Aa ne kadar tatlı burada" demiyorum ama filmde oluyor ve ister istemez karakterin kişiliğinin önüne geçiyor. Tüm bunlardan çıkardığım iki sonuç var kendimce.Birincisi gerçek hayatta karakter tahlili yapmayı çok seven bir insan olduğumdan bunu kitaplarda da yapmayı seviyorum bu yüzden filmden ziyade kitabı tercih ediyorum. İkincisi de iyi bir oyuncunun dış görünüşünden öte oynadığı kişiliği benimsemesi gerektiği.Karakter gibi giyinmemeli sadece özelliklerini anlamalı, düşünce tarzını kavramalı ve ona göre hareket etmeli ki bu da içtenliği doğurur zaten :) *Okuduğum kitapları yorumlamayı alışmışım, filmden çıkınca onu da yorumlayacaktım da anlatacak birini bulamadım :D Bu sitede olmasa kitap yorumlarını içime ata ata delirirdim herhalde. Bu ileti çokça kişisel oldu, artık gelecekte baktığımda düşüncelerim değişmiş olursa "bir zamanlar" diye başlayan cümlelerim olacak :) Sevgiler, saygılar :)
Öyle hastalar var ki, babası ölmüş, annesi, en az yetmiş yaşında. Artık bırakın evladına bakmayı, kendine bile bakamayacak durumda. Tek endişeleri bizden sonra ne olacak. Evet maalesef çok acı bir gerçek. Bir tanıdığım anne yetmiş üç yaşında, iki evladı da hasta. Biri kız, biri erkek. Anne şeker ve tansiyon hastası. Tek üzüntüsü; "ben
8,5
İtalyan sinemasına ve tarzlarına hayran birisi olarak İtalya'nın tartışmasız en önemli eserini-en önemli yönetmenine değinmezsem olmazdı. 8,5 filmi bir ilham kaynağıdır. Filmin ana karakteri zavallı yönetmen Guido Anselmi'nin gerçek ile düş arasında gidip gelen çarpık düzeni hepimize tanıdık gelir. Kimi zaman Bergman'ın Persona'sı, kimi zaman
Alışveriş Yaparken, Duyarlılık
Merhabalar, sizlerle hayatıma dair bazı şeyleri paylaşmak istiyorum. Evet, belki bu yazacaklarım sizi ilgilendirmeyebilir, bize ne bundan diyebilirsiniz. Olsun okumuş olmanız bile yeter benim için. Ben bir kitapçıda satış temsilcisi olarak çalışıyorum. Yaklaşık 3 hafta önce başladığım şubeden, satışı ve müşterisi aşırı fazla olan bir mağazaya
Reklam
511 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.