"Allah, Hazreti Adem'in burnuna yaşam nefesini verirken, kendi ruhundan bir parçayı da onun canına katmıştır. Yani Allah aynı zamanda içimizdedir. Ama nefsimizin istekleri bizi yanlış yola sürükler, yemeye, uykuya, şehvete duyduğumuz açlık, kabaran benliğimiz o kutsal parçayı ruhumuzun en derin kuyusuna iter ki, çoğu insan kendi içindeki bu cevherin farkına bile varmaz. İşte bu parçayı fark ederek aramaya başlayan kişiye aşık deriz. Aramanın kendisine de aşk.Yani aslolan aramaktır. Lakin arayış tek başına olmaz; bize bir öğretmen, bir mürşit başka bir deyişle bir maşuk gerekir. Çünkü kimse o kıldan ince, kılıçtan keskin sevda köprüsünden tek başına geçemez. Ama bir kez geçti mi artık maşuka da ihtiyaç kalmaz. Aşık da, maşuk da, seven de sevilen de sadece o kişi olur. "
Sayfa 362 - İzzet EfendiKitabı okudu
“…Ama nefsimizin istekleri bizi yanlış yola sürükler, yemeye, uykuya, şehvete duyduğumuz açlık, kabaran benliğimiz o kutsal parçayı ruhumuzun en derin kuyusuna iter ki, çoğu insan kendi içindeki bu cevherin farkına bile varmaz. İşte bu parçayı fark ederek aramaya başlayan kişiye aşık deriz. Aramanın kendisine de aşk. Yani aslolan aramaktır. Lakin arayış tek başına olmaz; bize bir öğretmen, bir mürşit başka bir deyişle bir maşuk gerekir. Çünkü kimse o kıldan ince, kılıçtan keskin, o sevda köprüsünden tek başına geçemez. Ama bir kez geçti mi artık maşuka da ihtiyaç kalmaz. Âşık da, maşuk da, seven de sevilen de sadece o kişi olur. Tıpkı Cenabı Hak gibi.”
Sayfa 350Kitabı okudu
Reklam
Eğer seven kişi olarak yaşamınızı ortaya koyuyor ama sevilen bir kişi olamıyorsanız, Sevginiz güçsüzdür, şanssızlıktır. Sadece sevgi de vermek almak anlamına gelmez. Öğretmen öğrencileri tarafından eğitilir; tiyatro oyuncusu, izleyicileri tarafından başarılı kılınır. Psikiyatrist tedavi ettiği hastası tarafından iyileştirilir. Ama tüm bunlar kişilerin birbirlerine nesne olarak görmeyip aralarında sıcak üretken bir ilişki kurdukları zaman gerçekleşebilir.
ama nefesimizin istekleri bizi yanlış yola sürükler, yemeye, uykuya, şehvete duyduğumuz açlık, kabaran benliğimiz o kutsal parçayı ruhumuzun en derin kuyusuna iter ki, çoğu insan kendi içindeki bu cevherin farkına bile varmaz. İşte bu parçayı fark ederek aramaya başlayan kişiye aşık aşık deriz. aramanın kendisine de aşk. yani aslolan aramaktır. lakin arayış tek başına olmaz; bize bir öğretmen, bir mürşit başka bir deyişle maşuk gerekir. Çünkü kimse o kıldan ince, kılıçtan keskin, sevda köprüsünden tek başına geçemez. ama bir kez geçti mi artık maşuka da ihtiyaç kalmaz. aşık da, maşuk da, seven de sevilen de sadece o kişi olur. tıpkı cenabı hak gibi.
Sayfa 352 - izzet efendiKitabı okudu
Neyin kamışını bir göl kenarından kesmişler. Kamışın gövdesinde yedi delik açıp onu ses verecek bir hale getirmişler. Neyzen ne kadar usta olursa olsun, her üflediğinde, her değişik makamda ney kendi özlemini getirir dile. O kesildiği göl kenarını özlemektedir. Çünkü o, göl kenarı denilen bir bütünün parçasıdır. Gerçek huzuru, gerçek mutluluğu, gerçek sevinci ancak o bütüne ulaştığında bulacaktır. Öte yandan ney de kesildiği göl kenarının niteliklerini kendi gövdesinde ve ruhunda taşır. Tıpkı Cenabı Hakk'ın çamurdan yaratıp, gövdesinde yedi delik açtıktan sonra can nefesini üflediği Hazreti Âdem gibi. Allah, Hazreti Adem'in burnuna yaşam nefesini verirken, kendi ruhundan bir parçayı da onun canına katmıştır. Yani yeri, göğü yaratan, dört iklim, yedi kıtanın, dokuz katlı göğün hâkimi olan Allah aynı zamanda içimizdedir. Ama nefsimizin istekleri bizi yanlış yola sürükler, yemeye, uykuya, şehvete duyduğumuz açlık, kabaran benliğimiz o kutsal parçayı ruhumuzun en derin kuyusuna iter ki, çoğu insan kendi içindeki bu cevherin farkına bile varmaz, işte bu parçayı fark ederek aramaya başlayan kişiye âşık deriz. Aramanın kendisine de aşk. Yani aslolan aramaktır. Lakin arayış tek başına olmaz; bize bir öğretmen, bir mürşit başka bir deyişle bir maşuk gerekir. Çünkü kimse o kıldan ince, kılıçtan keskin, o sevda köprüsünden tek başına geçemez. Ama bir kez geçti mi artık maşuka da ihtiyaç kalmaz. Aşık da, maşuk da, seven de sevilen de sadece o kişi olur. Tıpkı Cenabı Hak gibi.
Eğer sevginiz sevgi doğurmuyorsa bu, sevginizin, sevgi üretmediği anlamını taşır. Eğer seven kişi olarak yaşamınızı ortaya koyuyor ama sevilen bîr kişi olamı­yorsanız, sevginiz güçsüzdür. Şanssızlıktır. Sadece sevgide vermek, almak anlamına gelmez. Öğretmen, öğrencileri tarafından eğitilir, tiyatro oyuncusu, izle­yicileri tarafından başarılı kılınır. Ruh doktoru, tedavi ettiği hastası tarafından iyileştirilir. Ama tüm bunlar, kişilerin birbirlerini nesne olarak görmeyip, aralarında sıcak, üretken bir ilişki kurdukları zaman gerçek­leşebilir...
Sayfa 34 - Say YayınlarıKitabı okudu
Reklam
" En çok sevilen öğretmen,en çok seven öğretmendir."
Cemil Meriç
Cemil Meriç
“En çok sevilen öğretmen, en çok seven öğretmendir.”
Manevi aşk, Şems ile Mevlana'nın aşkı.
Tıpkı Cenabı Hakk'ın çamurdan yaratıp gövdesinde 7 delik açtıktan sonra can nefesini üflediği Hz. Adem gibi. Allah Hz. Adem'in burnuna yaşam nefesini verirken, kendi ruhundan bir parçayı da onun canına katmıştır. Yani yeri,göğü yaratan,dört iklim, yedi kıtanın,dokuz katlı göğün hâkimi olan Allah aynı zamanda içimizdedir. Ama nefsimizin istekleri bizi yanlış yola sürükler, yemeye ,uykuya,şehvetten duyduğumuz açlık,kabaran benliğimiz o kutsal parçayı ruhumuzun en derin kuyusuna iter ki, çoğu insan kendi içindeki bu cevheri farkına bile varmaz. İşte bu parçayı fark ederek aramaya başlayan kişiye âşık deriz. Aramanın kendisine de aşk. Yani aslolan aramaktır . Lakin arayış tek başına olmaz;bize bir öğretmen,bir mürşit, başka deyişle bir maşuk gerekir. Çünkü kimse o kıldan ince,kılıçtan keskin sevda köprüsünden tek başına geçemez. Ama bir kez geçti mi artık maşuka da ihtiyaç kalmaz. Âşık da, maşuk da,seven de, sevilen de sadece o kişi olur. Tıpkı Cenabı Hak gibi.
Sayfa 388Kitabı okudu
104 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.