Bu kadar da olur mu talihsiz misiniz, kör mü, sağır mi, yoksa bariz saf mı dedirtip sonuna kadar yüreğinizde bir ağırlıkla okuyacağınız türden bir kitap. Zira, olay örgüsü uç trajik...
Kitabı okurken sürekli kafamızda dönen soruyu yazar da soruyor kitabın sonunda: Hakikatli aşık kim gerçekten?
Kavline sadık kalıp çeyrek yüzyıl ağzını açmayan, onca minnet duygusuna karşılık kocası İshak'ın yanında hançerle uyuyan, bir yemeniyi senelerce saklayan Kaknusia mı?
Bir gece ansızın karşısına çıkan müşkül durumdaki kadına yardım eli uzatan, onu sevip kollayan, çocuğuna babalık yapan, adını bile yıllar yıllar sonra öğrenmesine rağmen gık demeyen, aynı çatı altında olup Lalin'ini özleyen İshak mı?
Kaknusia' nın peşinde bir ömür geçiren, diyar diyar karısını aramaktan vazgeçmeyen, en umutsuz anlarda bile umudunu kaybetmeyen, ne gözü ne yüreği başka hiç kimseyi görmeyen Bahşı mı?
Bahşı'nın aşkı ile kavrulan, onun yanındaki esirliği bile özgürlük sayan, hiç fark edilmese de sevmekten asla vazgeçmeyen, sonunda nefsine yenik düşüp kıskançlıktan gözü dönüp katil olan Gunala mı?
Ezcümle, Sevgi neydi? Sevgi, emekti.
İskender Pala'nın Osmanlı tarihini ve divan edebiyatını sevdiğini, anlamını bilmediğim bir çok kelimeyi bu kitabinda da bol bol kullanmaktan kaçınmadığını söylememe gerek yoktur sanırım.
Keyifli okumalar...