Parasız Yatılı
Füruzan, Sevgi Soysal, Tezer Özlü ve Latife Tekin okurken çok zorlanıyorum. (Adalet Ağaoğlu'nu da bu yazarlar arasında sayabilirdim ama en azından onu okurken anlayabiliyorum ve keyif alabiliyorum.) Nasıl oluyorsa anlatım biçimleri aynı geliyor bana. Bu anlatım biçiminin en güzel ifadesi Füruzan'ın Parasız Yatılı kitabının arka kapağında yazısı olan Fransız bir okur tarafından yapılmış. Şöyle demiş okur " Çok sesli muhteşem bir iç anlatım... sözü birbirlerine veren iç sesler. Çok zor bir şey bunu yapabilmek. Hem yer hem zaman atlıyoruz, bir sesten bir sese. Sürekli bir hareket, seslerde ve anlatılarda"
Okurun bahsettiği bu anlatım biçimi benim için çok yorucu, neyin niye anlatıldığını anlamaya çalışmak okuma keyfimi bozuyor.
Aklımda telefon numaraları...
Telefon edebileceğim, ''gel'' diyebileceğim kim var?
Gel sözü çoktandır anlamını yitirmiş.
''Gel...''
''Hiçbir şey vermeyeceğim''
''Hiçbir şey almayacağım gel!''
Sevgi Soysal / Yürümek
“Kitap mı okuyalım? Bazen seninle beraber engin bir denizi seyreder gibi kütüphanemi seyrederiz. Koyu ceviz ağacından olan bu ahşap mobilyanın dal dal koyulaşıp gölgeler halinde yayılan budaklarını kimi zaman sevdiğim yazarların yüzlerine benzetip onlarla konuşurum. Steinbeck, Hemingway, Zweig, Woolf, Sait Faik, Oğuz Atay, Sevgi Soysal ve daha niceleri... Beni güvenilir bir dost gibi sessizce dinlerler. Kâğıdın o ince kokusu eşliğinde, yüzlerine sayfalar dolusu dokunmama izin verirler. Koşulsuz bir kabul duygusudur bu; insanı derinden sarar. Kitaplar ve sen olmasan...”