~✓SADAKAT'e Dair Bir Başka Açıdan...
Sadakat bahsinden konuşalım şimdi; Anneden mi söz açalım? Yoksa baba, kardeş veya kız kardeş! Hadi şimdi de sevgili de kaynadı işin içine; Meydanı boş bırakmak olmaz, Ve cihana söz söylemek lazım; sadakatten... Aşk, sevgi ve eşittir sadakat! Anneye, babaya ve kardeşe sevgi pekâlâ! Sevgiliye sadakat! Sadakat! Şimdi maddeden söz açalım; üç
Canımın yangını ve cehaletimin cesurluğuyla, hükmünden sual edilmemesi gerekeni sorguladım. Kalpte tutulan yer sevgiliden öte sevgilinin yeri değil miydi? O yerin sevgiliye ait olduğundan kim söz edebilirdi? Kalbin asıl sahibi Rab değil miydi ki bir değil, üç değil, beş Nihade daha sığardı oraya, belli değil miydi? Öyleyse Rabbim, Nihade'nin aşkını, ona ait olmayan o yerden alabilirdi. Edeb yoksunu şikâyetlerim kusurlu kul kılarken beni, masumluğumla döküldü dudaklarımdan cümle: Rabbim, dedim acıyla, onu senden çok sevmemiştim ki rakip sıfatınla girdin araya! Benim kalbim Rabbim senin değil miydi ki Nihâde'den başkası sığmadı oraya?
Sayfa 242Kitabı okudu
Reklam
Osman Yüksel Serdengeçti Serdengeçti dergisinin sahibi ve yazı işleri müdürü olan Osman Zeki Yüksel (1917-1983), Akseki'de doğar. Babası Müftü Salim Efendi'dir. DTCF Felsefe Bölümü son sınıfında iken 3 Mayıs 1944'teki protesto yürüyüşüne katıldığı için tutuklanır; üç buçuk ay sonra serbest bırakılır. Fakülteden kaydı silinir.
Yalnızlık
Tanıdık yüzlerin olmadığı bir şehirde, küçük evimde sabahlarken yalnızlığıma şükrederdim. Ne güzel pencereydi o öyle, dağlara bakardı, umut olurdu geceye. Boş sokak, arada sarhoşların kavgası, köpeklerin havlaması, o sokak lambasında öpüşen sevgililer, hepsi de kendilerine sandı hatırası… Kızardım, ayağımı yere vurmakla bitiremezdim ya bizim komşuların arabeske sevdası bile ne iyiymiş. Üzülürdüm ya üç beş arkadaş kırılırdı; kapıları kapatırdım işte, pencerelerde az daha kalayım diye. Sonra kendime sual ederdim, insan bu kadar yalnız kalmalı mı? Sorularımın aksine, cevaplarım hep yarım ve az. Bu da senin sevdan derdim kendime, sigaradan bir derin çekerken. Şimdi yıllar sonra, aynı soruya başka cevaplar buldum zihnimde. Meğer yalnız kaldığı, insanın içiymiş. Kalabalığından yorulduğum bu şehirde, tanıdık yüzleri görmek, duymak sesleri, selamlamak herkesi dahilmiş. Sarılmak sevgiliye, dizimde çocukların başını okşamak, dostun kahvesini buyur etmek, derdini dinlemek mutsuzun, rastlamak eski arkadaşlara ve kendini büyüttüğünü sandığın bu mahallede dahilmiş o yalnızlığıma. O pencere, gecenin sabahı yakaladığı saatler yalnızlığım değilmiş; hiç anlamamışım. Şarkılar,şiirler, kitaplar, boş kağıtlar, kalemler imiş benim çoğul yanım.Şimdi anladım; insan nerde olsa, kime gitse bitmezmiş yalnızlığı. Kabul ettim bende, yalnızlık benim içimdeymiş.
Sevgiliye Üç Sual
İnerken çiçekli bir uçuruma Gönül yoldaşından ayrılır mısın? Çıplak kollarına hasret boynuma Bir çılgın neşeyle sarılır mısın?.. Gece bahçelerde kalma her zaman, Şen güneş yüzüne doğmadan uyan. Bir sabah rüyanı tamamlamadan Uykundan uyanırsam darılır mısın?.. -
Ömer Bedrettin Uşaklı
Ömer Bedrettin Uşaklı
#GeceleriRuhunGıdasıŞiirdir
İSTİKLÂL MARŞINI ANLAMA VE ANLATMA ETKİNLİĞİ SONUÇ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ KAHRAMAN ORDUMUZA 👉1-Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; İstiklal Marşımız "korkma" diye başlar. Biliyorsun ki bu, Resûl-i Ekrem'in Sevr mağarasında Ebû Bekir'e söylediğidir. Bunlar tesadüf değil." (İsmet ÖZEL) İstiklâl Marşı'nın ilk kelimesi KORKMAdır. Buradaki korku ne can