Her şey birbirine karışıyor biliyorum, her şey kuralsızca birbirinin içinden geçiyor. Mevsimler mevsimlere, akşamlar akşamlara, sıcaklar soğuklara, geçmişin esintisi bugünün durgunluklarına karışıyor. Hatıralar sarmaşık gibi sevgiyle, hasretle birbirine dolanıyor. Bir anda başlıyor, bir anda sönüp gidiveriyor sanki içinizi tatlı tatlı sızlatan bütün her şey. İnsanın hafızasından kim bilir kaçıncı fay, kim bilir kaçıncı kez, kim bilir neresinden kırılıyor. Bir aksi seda içinizin kim bilir hangi duvarlarına çarpıp kırılıyor..
Ben nasıl olsa sarhoş olurum
Başımda, gözlerimde, iliklerimde sevda.
Ne şarap, ne rakı bu başka
Hiçbir şey benzemiyor aşka.
Her ne zaman bir şarkı dinlesem, sevdalı
Bir hoş olurum.
Kimi şarkılarda, yillarca süren aşkı anlatır sanatçılar. Ve bu şarkı sözleri bana birtürlü uymaz. Çünkü henüz aşkımı bulamadım.
Oysa şarkıyi yaşayan insanlar hayatta aşklarını bulmuşlar.
Şarkıları dinlerken birinin derin boşluğunu duyuyorum taa derinimde. Sonra sadece susarak özlüyorum onu, hiç tanımadan ne garip...
Işte görüyorsun ya ben buyum. Ben, Beni arayanı arıyorum tutkuyla hasretle aşkla sabırla sevgiyle umutla...
Üniversitede üçüncü sınıfa giderken bir saz çalma merakı almıştı beni. Gece gündüz çalıyorum rüyamda. O eşsiz büyülü türküler eşliğinde hikayelerine de gömülüp kayboluyorum adeta. Birgün saz ustası Ozan dayı ile tanıştırdılar beni ve dört arkadaşımı daha. Aman ya Rabbim, o nasıl bir ses, o nasıl bir sazı dillendirmektir!.. Saz sanki bir sandalye