Biliyordum ki, toprak katı ve tabiat zalimdir ve insan cinsi bozuk bir hayvandan başka bir şey değildir; biliyordum ki insan hayvanların en kötüsü, en bayağısı ve en az sevimli olanıdır. Evet, bilhassa en az sevimli olanıdır.
Her Şey Sende Gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın
"Seninle tekrar görüşebilir miyiz?" diye sordu. Sesinde sevimli bir gerginlik vardı.
Gülümsedim. "Tabii."
"Yarın olur mu?"
"Sabırlı ol, çekirge," diye nasihat verdim. "Aşırı istekli görünmek istemezsin."
"Evet, zaten o yüzden yarın dedim," dedi. "Seni bu akşam yine görmek istiyorum ama tüm gece ve yarının büyük kısmını beklemeye razıyım." Gözlerimi devirdim. "Ciddiyim," dedi.
"Beni tanımıyorsun bile," dedim. Konsolda duran kitabı aldım. "Bunu bitirdiğimde seni arasam olmaz mı?"
"Ama cep telefonu numaram sende yok," dedi.
"Kitabın içine yazdığından şüpheleniyorum."
O şapşal gülümseme yüzüne yayılıverdi. "Bir de birbirimizi tanımıyoruz diyorsun."
Distopik klasik eserlerden, durum-atmosfer romanı. Romanın rengi, duygusu roman ilerledikçe, ayrıntılarla zenginleştikçe ortaya çıkıyor. Özellikle kişilerin televizyonlarla iletişim kurdukları tasvir en çok aklımda kalan sahne.
Kitabın yazar tarafından yazılmış önsözü çok keyifli. Önsöze göre, yazar kütüphaneden mezun olmuş. Bu çok sevimli gelmişti bana.