Kısa bir süre önce hiç iken şimdi düşünen, konuşan, sevinen, üzülen, gören, işiten, koklayan, tadan bir varlık olmanın muhteşem olağanüstülüğünün sarsıcılığıyla sevinçten ağlamak, zıplamak, bağırmak, haykırmak gerekmez mi?"
" Belki sulugözüm, " diye düşündü, " ama gözyaşlarımın hep haklı bir nedeni vardır!.. Eğer ağlamaya da gücüm olmasaydı, herhalde ölürdüm... İşte böyle, yine ağlamak istiyorum... Sevinçten mi, hüzünden mi, ben de bilmiyorum... "
Sayfa 95 - Everest Yayınları 23.Basım Mayıs 2017Kitabı okudu
"Sana neler yazayım ki sen neşe içinde yüzesin. Ben neşeyi senden öğreneceğim. Hayat ve felaketler beni o kadar gülmekten ve neşeden uzaklaştırdı ki kendimi, senin getirdiğin bu saadet dünyası içinde bile şaşkınlıktan kurtaramıyorum. O kadar talihin kahrına uğramışım ki hayatta bana da mesut olmak nasip olabileceğine inanamayacağım geliyor. Evde iki resmini de karşıma alarak saatlerce bakıyorum ve saadet beni adeta sarhoş ediyor. Sevinçten ağlamak istiyorum. Ben son zamanlarda her şeyden ümidimi kesmiş, kendimi gülen, oynayan hayattan ayırarak birkaç türlü kitabın arasına atmış bulunuyordum. Sen bu karanlık ömrümün içine bir sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz tutan ekinlere can veren bir nisan yağmuru gibi birdenbire geldin..."
Sevinçten ağlamak istiyorum. Ben son zamanlarda her şeyden ümidimi kesmiş, kendimi gülen, oynayan hayattan ayırarak birkaç türlü kitabın arasına atmış bulunuyordum. Sen bu karanlık ömrümün içine bir sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz tutan ekinlere can veren bir nisan yağmuru gibi birdenbire geldin. Ben bu kadar bol hayat ve saadet yağmuru altında kendimi unutmuş gibiyim.