Günaydınlar sevgili kitap severler
Bugün sizlerle #celilöker #beyazeldivensarızarf kitabından bahsedeceğim.
Kitabın içinde 8 polisiye öykü var. Ben kitabı okuduktan sonra polisiye öykülere biraz mesafeli olduğumu anladım. Ben polisiyeyi uzun uzun okumayı seviyorum.
Kitapta yazarın diğer kitaplarında yer alan emekli pilot taze dedektif Remzi Ünal yine yer alıyor ama çok başka karakterler de var.
İlk öykü kitaba ismini veren öykü Beyaz Eldiven Sarı Zarf tekerlekli sandalyedeki kadının, kaybettiği zarfını bulmasını konu ediyor.
Kendini oğullarına öldürtmeyi planlayan adamı sonraki öyküde okuyoruz. Çok tuhaf bir karakter kendisi.
Fal hikayesinde hırsız bir falcının bir çifte Eros’un okunu fırlatmasını okuyoruz.
Ölmek üzere bir kadının, anahtarının, açtığı kapıdan geçiyoruz sonraki hikayede. Kapıyı kapatıp sakince bekliyoruz kapının ardında.
Hikayeler biraz kopuk kopuk kalmış sanki bu kitapta. Çok tat alamadım. Ancak yazarın diğer kitaplarına da mutlaka tekrar şans vereceğim.
Geçtiğimiz senelerde kaybettiğimiz Celil Öker’i bu kitap vasıtasıyla saygıyla anıyorum. Kalemine sağlık, ruhuna değsin.
Ben niçin hâlâ seviyorum? Senelerce çektiğimi neden düşünmüyorum? Beni adi kadınlar için terk eden, beni onlara değişen bir adamı sevmek alçalmak değil mi? Beni sevse böyle yapar mıydı? Sevmeyeni sevmek, bu ne yaman haldir.
bu kitabi begenmeyen ucubeler hemen defolsun gozum gormesin onlari. (saka fikrinize saygi duyuyorum)
apollon'un bencil dusuncelerine asiri sinir olup yarim biraktigini soyleyen kirk bin tane okur gordugum icin korkmuyor degildim ama ben sinir olmaktansa komik bulacagima inandigim icin yine de aldim (her turlu alacaktim da iste,,) ve sonuc
Herkese merhabalar...
Bugün öyle bir kitapla karşınızdayım ki bu kitap kesinlikle herkese göre değil. Çünkü ana karakterimiz bir Katolik Rahip. Tyler ablasının ölümünden sonra rahip olmuş ve üç yıldır da bir kilisede rahiplik yapıyor. Üç yıl boyunca ettiği yemini çiğneyecek hiçbir durumla karşılaşmamışken günah çıkarma için gelen bir kadın bütün dengesini altüst eder. Tyler ettiği yemini bozmamak için çabalarken ilerleyen sayfalarda bir de dini sorgulamaya başlıyor.
Poppy aslında gayet iyi bir aileden gelen zengin bir kadınken bir gün yaşadığı bir farkındalık sonucunda ailesinin yanından ayrılır ve bir kulüpte dansçı olarak çalışamaya başlar.
Kitapta erkek karakterin bir din adamı olması, bazı anlarda dini sorgulayışı ve kitabın fazlaca cinsellik içermesi bakımında herkesin seveceği bir kitap değil kesinlikle. Çünkü rahatsız olanlar olabilir. Ancak ben rahatsız olmadım hatta ilk defa böyle bir erkek karakter okuduğum için bana farklı geldi ve hoşuma gitti.
Bence Tyler'ın arada kalmışlığı okura çok güzel yansıtılmıştı. Birde şunu söylemeliyim ki kitap Tyler'ın bakış açısı ile anlatılıyor sadece bir kaç yerde kız karakterimiz Poppy'nin anlatımını okuyoruz. Ben normalde ikili anlatımların daha sık olduğu kitapları okumayı daha çok seviyorum ama bu kitapta bunun eksikliğini hiç hissetmedim. Kitap aktı gitti. Başladım ve bitirdim resmen.
Kitabı yetişkin içerik okuyorsanız ve kitabın konusu sizi rahatsız etmiyorsa kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.
Keyifli okumalar...Kitapla kalın...
"Ben niçin hâlâ seviyorum? Senelerce çektiğimi neden düşünmüyorum? Beni adi kadınlar için terk eden, beni onlara değişen bir adamı sevmek alçalmak değil mi? Beni sevse böyle yapar mıydı? Sevmeyeni sevmek, bu ne yaman haldir."
"...seni seviyorum, Vivian. Sana olan sevgim, babana olan nefretimden kat kat daha büyük. Tahmin edebileceğimden de büyük."
Ana Huang kalemini çok severim. Öfke Kralı yine bir solukta okuduğum harika bir kitaptı. Çarpık Yalanlar kitabını okurken Dante Russo ortama giriş yapmıştı ve kendisini çok merak etmiştim. Kesinlikle merak ettiğim
Üç kıtaya yayılmış büyük İmparatorluğun, 600 yıl gibi uzun bir süre dayanmasının, yayıldığı bölgelerde her anlamda kök salmasının ve bugün bile kendisinden adaletiyle ve hoşgörüsüyle bahsettirmesinin en önemli nedenlerinden biri liyakatlı idarecileridir. En azından ilk yüzyıllarında bu özelliğini korumuştur ve Kadı da bu özelliğin taşradaki baş aktörüdür.
Değerli İlber hocamız, çok net, akıcı ve sade bir ifadeyle bize idare ve hukuk adamı olan Kadı'dan bahsediyor. Kadı mertebesinin hangi dönemlerde ve nasıl ortaya çıktığı, eğitimleri, atamaları, görev yelpazesinin genişliği ve kısıtlamaları, yetkileri, süreç içerisinde uğradığı değişimleri temel çizgide ve anlaşılır biçimde aktarıyor.
Tüm bu eksenin dışına biraz taşarak Osmanlı'daki eğitim sisteminden, taşra yönetimi ve idaresinden ve hatta ordunun iaşe sağlanması kısmına da kısaca birkaç cümle ile değiniyor.
Ben İlber hocanın kitaplarında en çok eleştir yaptığı kısımları seviyorum. Çok doğru yerlere ve yanlış bilgilere temas edip mantıklı bir şekilde açıklıyor. Anlatımın sadeliğini zaten söylemiştim, ancak mesleği ne olursa olsun herkesin anlayabileceği bir dile sahip olması, akademik dilden ziyade gündelik bir anlatımı tercih etmesi, kitaplarını okumamdaki sebeplerden biri.
Umarım benden bıkmazsın, seversin herkes önce sevdiğini söylerdi umarım sonra bırakmazsın. Söyledikten sonra ağzıdan bir laf çıktıktan sonra hele bir de inandırıcılığı varsa benim inanasım deli gibi kanacağım sevilmeye hasretle kaldığım zaman gelmişse, Yapamıyorum demezsin olmuyor demezsin senden önce başkası vardı seninle de onu unutma
Jack London, o samimi gülüşü ile beni benden alan bir yazar,keşke ömrü daha uzun olsaydı da bizlere nice eserler bırakabilseydi, ben çok seviyorum bu adamı... Bir insan yaşamadan bu kitaplardaki ayrıntıları, duygu geçişlerini böylesine yalın ve net aktaramaz, okurken geçmez bu okuyucuya.
Kitaba gelecek olursak çok konu ayrıntısını vermeyi sevmiyorum, ama bahsetmeden geçemeyeceğim yerler var. Ben çok tarih bilen,dünya tarihini şekillendiren toplumsal olayları çok okuyup yorumlayabilen bir insan değilim, aklımda da tutamam zaten, sayısalcı bir kafa olunca bana orneklendirip anlatılması lazım, proleterya-oligarsi- işçi-sermaye- grev- kapitalizm...vb gibi ifadeler o kadar net ve sade örneklerle anlatılmış ki aydınlanma yaşadım, kaba hatlarıyla tamam biliyorum ama örneklendiremezdim.
Demir ÖkçeJack London · İş Bankası Kültür Yayınları · 201914,6bin okunma
Benlik değildi..
Yazarın ilginç bir kafası var. Daha önce okuduğum kitabı da bu kitabı da tarzı kurgusu değişik kafalar güzel hoş. Ama..
Nasıl anlatmalı.. Ben aslında bu "ötekiler" , "dışlananlar" temalarını seviyorum. Fakat bu ötekiler grubu bunu bir baş kaldırı, bir özgürlük, bir fark gibi lanse edince beni tetiklemeye
Yaşayan ya da ölü herhangi biriyle bir akşam yemeği şansınız olsaydı kimi seçerdiniz, sorusu vardır ya, benim buna cevabım -edebiyat alanında- Edgar Allan Poe olurdu. Onunla hayat, zihinsel hastalıklar ve din üzerine sohbet etmek isterdim. (Abim ne kadar bilgili olsa da İslam hakkında onlarca dezenformasyona sahip, iyi bi' tartışabilirdik.)
Stray Kids. 8 sokak çocuğu. Kalbimin sahipleri. Ben hep "Eğer beynim de kira vermeden yaşarsan seni gerçekten sevmişimdir. " derim ve ben bu 8 çocuğu gerçekten seviyorum. O kadar mutlu ediyorlar ki beni. Sanki başka bir amacım yokmuş gibi. Üzgün olduğum da, mutlu olduğum da, korktuğum da, heyecanlandım da onlara sığınmak dan asla korkmuyorum. Çünkü biliyorum ki onlar beni korur. Chris bana bir baba gibi sahip çıkar. Binnie beni o kaslı kolları ile korur. Lino ben ağladım da bana teselli verir. Han bana destek olur. Seung beni sever. Jeongin beni güldürür. Lix bana brownie yapar. Hyun desen o benim en değerlimdir zaten. Tüm dünyamdır. İnanabiliyor musunuz? Ben bu 8 adamı hayatımda hiç görmedim. Onlar benim adımı bile bilmiyorlar. İşte onlar aramızda ki binlerce kilometreye rağmen biz "STAY" lara destek veriyor. Şu hayatta hiç pişman olmayacağım şeylerden biri de STAY olmak. Sizi seviyorum. Sizi seviyoruz. İyi ki varsın STRAY KİNGS♡
Mutlaka insanlar kendi işleriyle muhatap olsunlar. Bir el becerisiyle muhattap olsunlar. Ve o işi çok iyi yapsınlar. Biz, kendi işini iyi yapan insanlar tanımıyoruz. Benim medyaya küskünlüğüm şurada olusuyor. Şu anda bizim çok iyi tarihçilerimiz var. Çok iyi sosyologlarımız var. Otuz yıl odasına girmeden çalıştı bu insanlar. Ama biz onları