AŞK MAHKUMU
Onu ilk kez gördüğümde kanadı kırık bir kelebeğe benzetmiştim. Uçmaya çalışan ama uçarken de acısını içinde yaşayan bir kelebeğe… Sanki acısını kabullenmiş gibiydi. Güçlü görünmeye çalışıyordu. Ama bu konuda pek de başarılı değildi.
Ortak bir arkadaşımızın evinde verdiği doğum günü kutlamasında karşılaşmıştık. Dikkat çekici bir
Beni seviyordu... Beni önemsiyor, özlüyor, görmek için günleri sayıyordu bazen. Beni güldürmeye çalışıyor, üzüldüğümde yanımda oluyor ve hissettiklerimi bir o görüyordu. Sevmek böyle bir şeydi sanırım.
Bazen aklım almıyor. Bütün bu büyük dehaların nasıl zamanında bu kadar ileri görüşlü olduğu, birden fazla alanla yetinmeyerek onlarca alanda ileri çıktığı…Büyük bir başarı.
İşte Hayyam da öyle bir insandı.
Öncelikle ben bu zamana kadar ağırlık olarak felsefe, bilim ve psikoloji gibi içeriklere inceleme yazdım. Çünkü çözümleyerek ve kitabın
Suç ve Ceza benim uzun süre beklettiğim, bir şekilde okumayı ertelediğim bir kitaptı. Kalınlığı değildi benim gözümü korkutan, dilinin ağır olabilme ihtimali de değildi. Zaten genel olarak Dostoyevski'nin kitaplarının dili zor değil. Asıl zor olan anlamı, özü. Evet, buydu çekincem. Acaba kitabı tam olarak kavrayabilecek miyim? Özünü
erich fromm'un türkçe'ye sevme sanatı ismiyle kazandırılan, 1956 yılında yayınlanan, yayınlandığı tarihten itibaren birçok dile çevrilen en bilinen kitabı.
fromm sevgiyi, karşı cinsten bireylerin birbirine duyduğu arzu olarak ele almaz sadece. sevgiyi varoluşsal bir çerçevede anlatır. o, bir insanın tek bir sevgi nesnesiyle değil, tüm