"Bir sahne var aklımda, oyuncular sanki biziz, mutsuzuz ikimiziz..."
"Kimi aşklar hiç bitmezmiş, bizimkisi bitenlerden, sevmeye yeteneksiziz. İki yabancı, birlikte ama yalnız, iki yabancı..."
yazdan kalma bir günden
ya da “çölde çay” filminden
bir sahne var aklımda
oyuncular sanki biziz
mutsuzuz ikimiziz
kimi aşklar hiç bitmezmiş
bizimkisi bitenlerden
Feragat verir. Bizi hazırda olmayana duyarlı kılar. Tüketimin karşıtıdır. "Feragat etmeye ve feda etmeye üzücü katlanış, bir teslim alıştır," der Hei degger. Acı bir eksiğe işaret eden öznel bir duyum değil bir alış, hatta varlık-alışıdır. Acı yetenektir.
Ahlak bize ne buyurur? Sevmemizi değil (zorla sevgi ol maz) ama sanki seviyormuş gibi davranmamızı (davranış emredilebilir). Kant buna “tatbiki sevgi” diyor. Ahlak, sevginin taklididir. İdeal olan diğerlerini gerçekten sevmenizdir. Ama bu çok şey istemektir. Sevmeye o kadar yeteneksiziz ki! O yüzden seviyormuş gibi yapmaktan başka çaremiz yok. Bu da ahlakın kendisi.
(...) hayal gücünün kendisi dünya ışığıdır, (...) dünyayı yaratan odur ama dünya onu anlayamaz; çünkü hayal gücü “sevgi”nin dışavurumudur ve bir insanı öbüründen ayıran, sevgi ve sevme yeteneğidir.